
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Haftalık Değerlendirme Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Haftalık Değerlendirme Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Babacan, iktidar ortaklarının 50+1 tartışmalarına, yeni asgari ücret görüşmelerine, Erdoğan’ın Türk lirasına dair sözlerine ve kadına yönelik şiddete dikkat çekti.
Babacan, iktidar ortaklarının 50+1 tartışmalarını değerlendirerek, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kazanan kişiye olağanüstü yetkiler veriyor.
Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret gören, geri kalan hiçbir fonksiyonunu çalıştırmayan krizlere sebep oluyor. Biz tam da bu sebeple, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ diyoruz. 2017’de apar topar, kimseyle istişare etmeden, uzmanların uyarılarına aldırmadan gelen bu sistemle ülkemiz yokuş aşağı yuvarlanıyor.
Baskıcı, totaliter bir sistem yüzünden her alanda kaybediyoruz” dedi.
Babacan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de eleştirerek, “Küçük ortak, nam-ı diğer ‘krizlerin ortağı’ sisteme âşık olduğu için hemen savunmaya geçiyor.
E tabii bu sistemde en büyük kâr onun. Bu ucube sistem sayesinde Devlet Bahçeli, aldığı %10’luk oy ile ülkenin başına kayyum gibi hareket ediyor.
İktidarın bütün imkanlarından hoyratça istifade ediyor. Sorumluluk yok, vatandaşın önünde hesap vermek yok; ama kâra ortak” ifadelerini kullandı.
Babacan, ardından iktidara şu sözlerle seslendi: “Yaşanan tüm krizler, şu an içinde olduğunuz ittifaktaki sorunlar, yargıdaki çeteleşme…
Hepsinin çaresi için, size altın tepside çözümü sunuyorum. Ülkemizi, yüz yılı aşmış Cumhuriyetimizi, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile taçlandıralım.
Kodifikasyonu tamamlanmış, anayasa değişiklik teklifi hazır. Gelin bu sistemi değiştirelim. Reçete burada.”
Ali Babacan, değerlendirmesinde 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle Türkiye’nin çocuk hakları karnesini de açıkladı:
“Gittiğimiz her yerde günde tek öğünle beslenen, yeterli gıdaya ulaşamayan çocuklarla karşılaşıyoruz. Ekonomik krizin, yoksulluğun en sert vurduğu, yine çocuklar.
Tam da bu nedenle çocuk yaşta ekmek parası için çalışan çocuklarımız var. Çalışırken, iş kazalarında hayatlarını kaybediyorlar.
Ülkemizin her kilometrekaresini çocuklar için güvenli kılmadıkça, her karışıı gülen çocukların yuvası yapmadıkça, tam demokrasiye ulaşamayız” dedi.
Ali Babacan’ın gündeminde ekonomi de vardı. Toplantı sırasında Erdoğan’ın 2018’den bu yana yaptığı açıklamalardan oluşan bir video gösteren Babacan şunları söyledi:
(Erdoğan’ın faiz-kur-enflasyon şeytan üçgeni sözlerinin ardından) “2018’den bu yana tek yetkilisin, bağımsız kurum da bırakmadın; Merkez Bankasıydı, TÜİK’ti, hepsini kontrol ediyorsun.
Elini tutan mı var? Hangi şeytan üçgeninden bahsediyorsun? Hazineye gelmiş geçmiş en yüksek faizi ödeten kendisi. Kur-faiz-enflasyon şeytan üçgeniyse eğer, müsebbibi Erdoğan’dır.
(Erdoğan’ın Türk lirası bundan sonra değerlenecek sözlerine karşılık) ‘Faziletli bir döngüye gireceğiz inşallah’ diyor.
Bu kelimeler buram buram tercüme. Türk lirasının reel olarak değerlenip reel olarak değer kaybetmesini kağıda bakmadan bir açıklasın, göreyim.
İnanın ne dediğini bilmiyor. Bunun bedelini 85 milyon ödüyor.”
Babacan son olarak 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne değindi: “Öğretmenlerimizin zor koşullarda çalıştığını, sınıf mevcutlarının kalabalıklığını, enflasyon karşısında eriyen maaşlarıyla geçinemediklerini çok iyi biliyorum.
Bunun yanında mülakat mağduriyeti yaşayan çok sayıda atanamayan öğretmen olduğunu da biliyorum. ‘Mülakatı kaldıracağım’ dediniz, Cumhurbaşkanı oldunuz.
Gençlerin hayatlarıyla daha fazla oynamayın. Mülakatı kaldırın…”
2023’ün ilk 10 ayında resmi rakamlara göre toplam 447 kadının hayatını kaybettiğini söyleyen Babacan, şu sözleri sarf etti;
“25 Kasım Cumartesi günü, Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü. Partimiz kurulduğundan beri söylüyoruz, ısrar ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmelidir.
Cumhurbaşkanı attığı tek bir imzayla Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkararak kadına şiddetle ilgili bu ülkeye verilebilecek en büyük zararı vermiştir.
25 Kasım vesilesiyle Sayın Erdoğan’a bir kez daha çağrıda bulunuyorum: İstanbul Sözleşmesi’ne dönün.”

Yorum Yazın