Türkülerimiz, ezgileriyle de insanı farklı dünyalara götürür. “Yumurtanın kulpu yok, gözlerimde uyku yok!” dizeleriyle söylenen türkümüzü bilenleriniz vardır.
“Yumurtanın sarısı yere düştü yarısı!” dizesi de ayrı düşündürür insanı.
Yumurta yarışı yapılırken, tahta kaşıktaki yumurtayı düşürmeden hedefe ulaştırabilme heyecanı yaşanır. Yumurta kırma yarışmasında ise, avucundaki yumurtayı vuran mı, yoksa elinde tutan mı kazanır, orası da ayrı bir olay olsa gerek!
Çift sarılı yumurta, çiftlik yumurtası ve Köy yumurtası diye türlerine rastlarız. Ayrıca; küçük, orta ve büyük boy olmak üzere yumurtalar kolilerde yerlerini alırlar.
Koronavirüs salgınının ilk günlerinde 30’luk yumurtanın kolisi 8 Tl’den satılıyordu, bugünlerde ise 18 Tl’den satılmaya başladı.
iki günde bir fiyatının yükselmesini satıcılara sorduğumda; Koronavirüse yumurtanın iyi geldiği için fiyatının yükseldiği yönünde yanıtlar aldım. Sağlık uzmanlarına inanan biri olduğum için, bu fiyat artışının “fırsatçılık” olduğunu düşünmeye başladım.
Yaklaşık 10 günlük süre içerisinde yumurtanın kolisi 10 Tl’den 17-18 Tl arasına yükseldi. Sıcakların artması ile yumurta fiyatlarının düşüşe geçtiğini görürdük ama, havalarda ısınma yaşanmadığı gibi yağmurlu geçen günler mi yumurta fiyatlarını böylesine yükseltti!?
Nisan ayının enflasyon şampiyonu sarımsak olmuş. Domates, portakal fiyatlarının kaçıncı sırada yeraldığı da açıklanmış olsa!..
Yumurtayı sevenler için sormak istiyorum; rafadan mı, haşlanmış mı, yağda kızarmış olanını mı, yoksa çiğ olanını seversiniz!?
Bir yumurtayı tek elinizin avucunun içine alıp sıktığınızda, hangi tür yumurtanın kırılması zordur!?
Yumurtanın kabuğunu parçalamadan çivi ile delebilir misiniz? İki arkadaş haşlanmış bir yumurtayı ortadan ikiye bölüp ayrı tabaklara koyup ta yediğiniz oldu mu?
Bazılarınızın sabah kahvaltılarında kişi başına yumurta tabaklara konuluyordur. Bazı evlerde ise, anne-baba seyredip; çocuklarının tabaklarına bir yumurtayı bölerek vermeye çalışıyor!
İnsanların bazı anlarda “yalan” sözler kullandıklarına tanık oluruz. Ancak; kutsal Ramazan ayında, oruçlu ağızları ile “yalan” konuşulmasına tanık olanlar böylesi olaylar karşısında ne yapacaklarını şaşırmaya başlıyorlar!
Mayıs ayının ilk günlerindeki yağmurlu günler, doğanın temizlenmesine, bitkilerin boyverip yeşermesini beraberinde getirdi.
Nisan ayı enflasyon rakamı; yüzde 10,94 olarak açıklanıyordu. Evde kalan vatandaşların Nisan ayındaki yaşadıkları üzerine de bir eylem rakamı açıklanabilse ne iyi olurdu!?
Evde işlenen kavga, darp ve cinayetlerin yanında, kaç erkeğin ütü yapması, salata yapması veya yemek yapmayı öğrenmesi, çocukları ve eşi ile ilgilenmesi, evlerde kaç tv ve bilgisayarın arızalanması, alacaklıların kaç kişi ile hakaretli kavga edip karakolluk olmaları, yasaklara uymayıp günde kaç kişiye bir aylık maaşının iki katına yakın 3 bin 150 Tl para cezası yazılması, yabancı ülkelere uçaklar dolusu maske giderken, istek yapılmasının ardından 30 gün gibi sürede 5 maskenin alınabilmesi…
“yumurtanın kulpu yok, gözlerimde uyku yok/ Sür gemici gemiyi, hiç kimseden korkum yok!...” türküsünün dizeleriyle, saygılarımı sunarım…
