160x600
18 Nisan, 2025, Cuma
DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
Hasan Kazgı

Hasan Kazgı

Mail: [email protected]

Kalbimizin keşfi huzurlu olmanın olmanın gizemi

   Evet sevgili okurlarım stres, sıkıntı ve belirsizlik tüm dünyayı, ülkemizi, şehirimizi, mahallemizi ve dahi evimizi, ailemizi ve şahsi manevimizi ziyadesi ile yordu. Dışarı çıkamıyoruz, güneşten doğadan eşimizden dostumuzdan uzağız. Kalbimiz mahsun. Ne yapsak mesut mutlu olamıyoruz. İşte burada manevi iklime yolculuk yapmak İçin şer olarak görülen durumu hayır olarak yad edelim diyorum ve gelin hep beraber huzur doğru yolculuk edelim. Hep diyoruz ya Allah var gam yok. Aynen öyledir ve kalbin tatmini için yegâne reçeteyi Allah cc kendi kelamında bize ikram ediyor.

“... Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur (Allah’ı anmakla sükûnet bulur)." (Ra’d, 13/28)
Mideye ve ona gönderilen gıdaya, görmeye ve onu temin eden ziyaya, akla ve onu tatmin eden mânâya, kısacası maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç olan biz aciz insanların, o ummanlardan daha geniş kalbini, ancak bütün mahlûkatın yaratıcısı olan Allah’ı zikir, yâni o’nu yâd etme, o’nu hatırlama tatmin edebilir. O halde insan, o’ndan başka neyi yâd etse yaratılanı yâd etmiş, o’ndan gayri neyi sevse fâniyi sevmiş olur. O güzel kalp, bu dünyalık ile tatmin olmadığı içindir ki, gafil insanı daima rahatsız eder. İşte can sıkıntısı, huzursuzluk, bunalım, stres dediğimiz şeyler hep bu doymayan kalbin açlık feryatları, ölüm çığlıklarıdır.

Kâinatın gülü  ve geldiği yer olan asıl memleketi cennetin yolcusu olan insanı, bu geçici dünyanın basit işleri tatmin edemiyor.

Ruhlar aleminden anne rahminde, rabbinin rahmetine emanet olmasının ne kadar hayatî neticeler doğurduğunun bilinci içinde, bu dünya hayatında Allah’a layıkı vechile kul olan insanın ruhunu, hiçbir olumsuz hâdise yaralayamaz, hiçbir acı incitemez, hiçbir keder karartamaz. Çünkü Allah ol demeden hiç bir şey olmuyor, yapraklar kıpırdamıyor. Biz bunu biliyoruz ve böyle inanmak durumundayız. Okuyoruz yazıyoruz görüyoruz duyuyoruz. Yani işitiyoruz. O halde işittim ve itaat ettim ya Rabbim diyebilmek  durumundayız. Ve nihayetinde O’nun takdirine RAM olarak "tevekkül"ün ruhuna eren insan, kendisine rabbinin bir ihsanı olan cüz-i iradesini, yine o’nun rızası içinde kullanarak o’na tevekkül eder ve her türlü takdirine razı olur.
“Görelim mevlam ne eyler. Ne eyler ise güzel eyler.” “ O’ndan gelen kahırda hoş lütufta hoştur.” diyerek teselli oluruz.


Hakikaten yahudisi, mecusisi, budisti, hıristiyanı herkes kendini sorgulamaya başladı. Bizde müslüman islamı ümmeti olarak kendimizi sorgulamaya başladık. Burada gayem ölümü gösterip sıtmaya razı etmek değildir. Tabiki bu virüs belası tüm insanlığı kasıp kavuruyor. Allah bu hastalıktan düşmanımızı bile korusun. Biz islam ehli merhamet hoşgörü samimiyet dürüstlük ve adaletin sembolü islam dini ile şereflenen Necip milletiz, islamı kabul edenleriz. Amma ve lakin biz İslam aleminde bile affınıza sığınıyorum. Bir yanda, insanı perişan etmek için aralıksız çalışan inanç katilleri, iffet düşmanları, en kısa ifadesiyle şer odakları, Zehir pazarlayan meyhaneler, pis havalı kumarhaneler, haya düşmanı moda odakları, körpe dimağları rezalete özendiren romanlar, hikâyeler, dünyanın her tarafından ekranlara hücum ederek ruhu kemiren müstehcen sahneler. Ümitsizlik aşılamakla kalbi perişan eden acı haberler. Bitmek bilmeyen boğuşmalar. Cinayetler, Siyaset sahnesinden hiç eksik olmayan iftira çamurları, karalamalar, yalanlar, gıybetler. Diğer tarafta hürmet-muhabbet münasebetini yitirmiş virane aileler. desinler tutkusu yahut demesinler korkusu yüzünden, israf ile kabaran masraf rakamları. Uyku kaçıran taksitler.

Her bahçenin ayrı çiçeği, meyvesi, dikeni vardır. Bakım ister emek ister. Hal böyle olunca “Bir musibet bin nasihatten evladır.” misali lütfen kendimize gelelim. Biz neciyiz, nereden geldik nereye gidiyoruz. Yukarıdaki saydığım olumsuzluklar her tarafımızı sardı. El mühim bunun böyle olduğunu kalbimize iyice nakşedebilir isek,, bakış açımız değişecek, yersiz kederlerden, heyecanlardan, karamsarlıklardan büyük ölçüde kurtulmuş olacağız. Biz inanıyoruz ki insan oğlunun atası anne ve babası Adem ile Havva cennetten geldi ve yine tövbe etti, işitti itaat etti. İbadeti ve teslimiyeti ile insanlık makamının meyvesi kulluğunu layıkı vechile yaparak cennetüalaya gittiler ve bizi bekliyorlar. Bizde geldiğimiz ve gurbetini çektiğimiz atamızın diyarı cennete layık olmaya ve O’u anmaya O’u anarak huzur bulmaya çalışalım.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar