Özellikle; yerel ve Merkezi iktidaradır sözlerim. Muhtar Azalığından, Muhtarlığa, sonrasında Belediye Meclis üyeliğinden Belediye Başkanlığına, İl Genel meclis üyeliğine, Milletvekilliğe, Bakanlıklardan tutun en tepedeki yöneticilerin son yıllardaki tavırları ve gidişatlarında hayra alamet göremediğimi anlatmak istiyorum.
Demokratik bir ülkede, insanların demokrasiye alışıp yaşamakta olduğu süreç içerisinde yapılan yanlışlar ile demokratik olmayan uygulamalar halk arasında onarılması zor yaralar açabildiği gibi, ülke için de olumsuz zararları beraberinde getirir.
Demokrasilerde seçimler bir yarıştır, biri kazanacak, diğerleri kaybedecektir. Kazananın başarısını kutlamasında taşkınlık olmadan yapılması, kaybedenlerin de halkın iradesine saygı durması önem taşır.
Bir kavga düşünelim, iki kişinin tartışması sonucu biri diğerini bir şekilde öldürdüğünde sonuç nereye varır? Biri mezara, diğeri de hapishaneye gider.
Seçimler öncesi en iyi şekilde yöneteceklerini söz vererek halkın tercihi alanlar, mitinglerinde de; “Doğruluk, adalet, dürüstlük, hak yememe, şeffaflık, demokratik kuralların uygulanması…” gibi sözcüklerin arkasına sığınır ve bu konularda sözler verirler.
Kazanan adayın bir süre sonra verdiği sözleri unutması ile olumsuz olaylar başlar. Halk tepkilerini göstermeye başladığında, demokratik uygulamaları unutan yönetici farklı yöntemlere başvurmayı yeğler.
Bu günlerde yaşanan olumsuz olaylara baktığımda, akla hayale gelmeyecek yolsuzluk, usulsüzlük ve çirkinlikleri görebiliyorum.
Belediyelerin çeşitli amaçlarla yurt dışı gezilerine gönderdiği bazı kişilerin geri dönüşlerinin olmadığı, bunun da bir tür “insan kaçakçılığı” olduğu yönünde iddialarla birlikte tartışmalar gündem oluşturmuştu.
Son olarak Adana’nın Karataş Belediyesinde böyle bir olay yaşandığı gündeme düştü. Karataş Belediyesi’nde Mehter takımı olmadığı halde, varmış gibi gösterilip gri pasaportla 30 kişinin yurt dışına gönderildiği olayı tartışma oluşturmaya başladı.
Bu tür olayların AKP, MHP, CHP veya diğer siyasi Partili Belediye Başkanlarının yönetimindeki Belediyelerde olmuş olmasını tartışmak yerine, böyle bir olayın yanlışlığını tartışmak daha yararlı olacaktır. Hangi partinin belediye başkanı böylesi bir olaya izin vermişse, ayrım gözetmeksizin soruşturma başlatılması gerekir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için “elleri arkasında yürüdü” diye hakkında soruşturma başlatılması nasıl isteniyorsa, olmayan Mehter Takımı’nı varmış gibi göstererek 30 kişilik bir grubu yurt dışına bu sıfatla gönderen Belediye Başkanı hakkında da aynı işlemlerin yapılması gündeme gelmelidir.
Bunlar yapılmaz ise halkın öfkesini, tepkisini yöneticilerin dindirebilmesi zor olabilir.
Yaklaşık bir aydır Türkiye gündemini meşgul eden, hatta yurt dışında “belgeselinin çekilmesi” haberlerine bile konu olan Sedat Peker’in iddiaları ile ilgili Meclis araştırması istenmesi yönündeki önergenin; AKP ve MHP oyları ile red edilmesi, halkın gözlemlerinde iktidarın eksi puan almasına neden olmaya başladı.
Bu olayla ilgili TBMM’de görüşmeler yapılmaz ise, ismi geçen eski ve şimdiki İçişleri Bakanı ile birlikte bir çok ismin zan altında kalacağı ve halkın gözünde farklı yorumlara neden olabileceği düşünülmelidir.
Halka verdiği sözleri uygulamayan ve güvenini kaybeden iktidarlar, günün birinde halkın karşısına çıktıklarında; alabilecekleri tepkileri iyi hesap etmelidir!..
Yorum Yazın