Haftanın son günü geldi, yaklaştı. Yarın Cumartesi, ertesi gün Pazar. Bugünü saymaz isek bir gün sonra sandık başına gideceğiz.
Gemi kıyıya yanaştı, bir gün sonraki günde sabah saatlerinde sandıklar halkın önünde tercihler için duracak.
Yarın seçim akşam seçim yasakları başlıyor, bu güne kadar gazete sütunlarında, televizyon ekranlarında veya radyo mikrofonlarında yapılan konuşmalar, tercihlerle ilgili, yeni Anayasa değişikliği ile yapılan değerlendirmeler yarın akşamla birlikte sona erecek.
Pazar gününün akşamında ise sandıkların açılması ile birlikte tercihlerin sayımlarının sonuçları heyecanla beklenecek, yürekler hoplayacak!
Halkoylamasının tarihinin belirlendiği ilk günlerde yapılan konuşmalar hırçın, öfkeli ve birbirlerine sataşmalarla başlamıştı. Bu haftaki televizyon konuşmalarını izlerken, seviyeli konuşmaları izledikçe olması gereken konuşmaların son günlere bırakıldığını düşündüm.
Yeni Anayasa değişikliği ile ilgili açık ve net konuşmalar son hafta içerisinde yapılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde bu sütunlarda sizlerle paylaştığım; bu halk oylaması bir seçim olmayıp, yeni Anayasa’nın kabul edilip edilmeyeceği yönünde demiştim. Bu sözlerimi siyasi partiler son hafta içerisinde sık kullanmaya başladılar.
Halk oylaması yapılırken, bazı siyasi partilerin aleyhlerinde veya terör örgütleriyle ilişkilendirilmek istenilen sözcükleri yakıştıramadığımı bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Halkoylamasını bir siyasi partiye maletmek veya taraf olan partilerin yenilgisi ya da galibiyeti olarak yorumlamak doğru bir yaklaşım olamaz. Siyasi partilerin liderlerine ve görüşlerine göre değil, insanların bakış açılarına göre değerlendirmek gerekiyor.
Siyasi yelpazenin farklı yerlerinde bulunan bazı kişilerle konuşuyoruz, konu 16 Nisan halkoylamasına geldiğinde parti liderine katılmayanlara rastladığım olmuştur.
Bu topraklarda yaşayan 80 milyon insanı ilgilendiren ve gelecekteki kuşaklara yansıyacak olan yeni Anayasa ile ilgili kişileştirmek veya liderlere göre değerlendirme yapmak yerine, neler getirip, neler götürebileceğini aklı selim düşünerek sandığa gidip tercihler yapılmalıdır.
Aynı aile içerisindeki bireyler arasında farklı görüşler olabilir, bunların tercihleri de farklı olabilir. Ancak farklı görüşleri düşünüyor veya savunuyor diye kendisinden olmayanları ötelemek veya farklı yakıştırmalar yapmak, bu toplumun bölünmesine yal açabilir!
Kendinizin dışındaki kişilerin sizinle aynı düşünmesini istemek, beklemek veya zorlamak demokrasiye ve demokratik anlayışa ters bir davranıştır.
Düşünün; bir lokantaya gittiniz, kırmızı et yemek istemeyen birine zorla et yedirmek doğru bir davranış mıdır? Karşınızdaki kişilerin düşüncelerine saygılı olduğunuz ve ortak akılda buluşarak yaşadığınız sürece barış ve huzuru sağlarsınız.
Zorlamak, zor kullanmak veya illaki sizin dediğiniz gibi düşünmenizi sağlamak düşünce özgürlüğüne darbe vurma anlamını taşır!
Halkımızın her bireyinin özgür iradesi ile sandığa giderek vatandaşlık görevlerini bilinçli şekilde, kimsenin etkisinde kalmadan yerine getirmeleri umudu ile, saygılar…
Gemi kıyıya yanaştı, bir gün sonraki günde sabah saatlerinde sandıklar halkın önünde tercihler için duracak.
Yarın seçim akşam seçim yasakları başlıyor, bu güne kadar gazete sütunlarında, televizyon ekranlarında veya radyo mikrofonlarında yapılan konuşmalar, tercihlerle ilgili, yeni Anayasa değişikliği ile yapılan değerlendirmeler yarın akşamla birlikte sona erecek.
Pazar gününün akşamında ise sandıkların açılması ile birlikte tercihlerin sayımlarının sonuçları heyecanla beklenecek, yürekler hoplayacak!
Halkoylamasının tarihinin belirlendiği ilk günlerde yapılan konuşmalar hırçın, öfkeli ve birbirlerine sataşmalarla başlamıştı. Bu haftaki televizyon konuşmalarını izlerken, seviyeli konuşmaları izledikçe olması gereken konuşmaların son günlere bırakıldığını düşündüm.
Yeni Anayasa değişikliği ile ilgili açık ve net konuşmalar son hafta içerisinde yapılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde bu sütunlarda sizlerle paylaştığım; bu halk oylaması bir seçim olmayıp, yeni Anayasa’nın kabul edilip edilmeyeceği yönünde demiştim. Bu sözlerimi siyasi partiler son hafta içerisinde sık kullanmaya başladılar.
Halk oylaması yapılırken, bazı siyasi partilerin aleyhlerinde veya terör örgütleriyle ilişkilendirilmek istenilen sözcükleri yakıştıramadığımı bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Halkoylamasını bir siyasi partiye maletmek veya taraf olan partilerin yenilgisi ya da galibiyeti olarak yorumlamak doğru bir yaklaşım olamaz. Siyasi partilerin liderlerine ve görüşlerine göre değil, insanların bakış açılarına göre değerlendirmek gerekiyor.
Siyasi yelpazenin farklı yerlerinde bulunan bazı kişilerle konuşuyoruz, konu 16 Nisan halkoylamasına geldiğinde parti liderine katılmayanlara rastladığım olmuştur.
Bu topraklarda yaşayan 80 milyon insanı ilgilendiren ve gelecekteki kuşaklara yansıyacak olan yeni Anayasa ile ilgili kişileştirmek veya liderlere göre değerlendirme yapmak yerine, neler getirip, neler götürebileceğini aklı selim düşünerek sandığa gidip tercihler yapılmalıdır.
Aynı aile içerisindeki bireyler arasında farklı görüşler olabilir, bunların tercihleri de farklı olabilir. Ancak farklı görüşleri düşünüyor veya savunuyor diye kendisinden olmayanları ötelemek veya farklı yakıştırmalar yapmak, bu toplumun bölünmesine yal açabilir!
Kendinizin dışındaki kişilerin sizinle aynı düşünmesini istemek, beklemek veya zorlamak demokrasiye ve demokratik anlayışa ters bir davranıştır.
Düşünün; bir lokantaya gittiniz, kırmızı et yemek istemeyen birine zorla et yedirmek doğru bir davranış mıdır? Karşınızdaki kişilerin düşüncelerine saygılı olduğunuz ve ortak akılda buluşarak yaşadığınız sürece barış ve huzuru sağlarsınız.
Zorlamak, zor kullanmak veya illaki sizin dediğiniz gibi düşünmenizi sağlamak düşünce özgürlüğüne darbe vurma anlamını taşır!
Halkımızın her bireyinin özgür iradesi ile sandığa giderek vatandaşlık görevlerini bilinçli şekilde, kimsenin etkisinde kalmadan yerine getirmeleri umudu ile, saygılar…
