Düş(ün)celiyiz!..

Yurdum insanı ilginç düşünceleri yaşar ve yaşatmaya çalışırken, bir de arkasına, sağına-soluna veya önüne bakma gereksinimi duyup duymadığını sorgulayıp sorgulamadığını meraksıyorum.

Sinsice, gizlice, mantık dışı veya günü kurtarma adına yaşanan veya yaşatılan olayları izliyor musunuz!? Ya da olayların nereye gidebileceğini iyi okuyabiliyor musunuz!? Bu gün bugündür, yarın ise geldiği gibi yaşanır mı, yoksa yarın yaşanabileceklerden haberdar mıyız?

Konuksever ve aynı zamanda yardımsever bir toplumuz. Bu sözümü Türk halkı için söylüyorum. 

Yıllar öncesinde ülkelerindeki baskı, iç savaş veya iktidarın uygulamaları nedeniyle kaçarak ülkemize sığınanlara kucak açtık, yer-yurt verdik ve barınmalarını sağladık.

Bulgaristan’tan gelen göçmenlerin ülkemizde barınmaları ile ilgili gün geldi İsmet İnönü eleştirildi.

Aradan geçen yıllar farklı ülkelerden gelip ülkemize sığınanlar için “vatandaşlık hakkı” verilerek onlar bugün Türk vatandaşı olarak yaşamlarını sürdürmeye başladılar.

Son süreçte Suriye’den gelip ülkemize sığınan insanlara kucak açtık, onlara barınma yerleri verdik ve birlikte yaşamaya başladık.

Suriye üzerinde ABD ve Rusya’nın siyasi amaçları ile birlikte İsrail’in oyunlarını anlayabilmeyi düşünmek yerine  Ortadoğu’daki her an patlat verebilecek savaş veya savaşların içerisinde kıyısından köşesinden ilgilenir olduk.

İstediler diye askerlerimizi gönderdik, gittiler savaştılar, öldüler, yaralandılar, başlarına çuvallar geçirildi!..

Savaşçı ve aynı zamanda da barışçı bir millet olarak yaşanan olayları sinemize çekmeye çalıştık.

Televizyon ekranında kükreyip, sonrasında telefonla özür dileyenlerin yüz ifadelerini iyi okuyamadan günü kurtarmaya çalıştık.

Bu ramazan Bayramı öncesinde ülkemizde yaşayan Suriyeliler Öncü sınır kapısından ülkelerine bayramlaşmak için gittiler.

13-23  haziran tarihleri arasında bayramı geçirmek için ülkelerine giden 68 bin 238 kişi yeniden ülkemizdeki barınma yerlerine dönmeye başladılar.

Dönüşlerin 14 Temmuz tarihine kadar süreceğini öğreniyoruz.

Suriye’de iktidarın baskısı ve işsavaş vardı değil mi? Üstelik bu ülkede değişik terör örgütleri ile birlikte; dünyanın jandarmalığı görevini üslendiğini belirten ülkelerin ajanları da Suriye’deki karışıklığın orasından-burasından içinde olduğunu yok sayamayız!

Suriye kaynıyor, iç savaş ve Esat rejiminin baskısı var öyle mi!? Böylesi bir ülkeye bayramlaşmaya giden 70 bine yakın insanın can güvenliğini kim sağladı? Bu insanlar gittikleri gibi geri döndülerse Suriye’de gerçekten bugün iç savaş sürüyor mu?

Aklınızı başınızdan almaya çalışanlara karşı, Oku’mak ve araştırmak zorunda olduğunuzu unutmamalısınız!

Bir örnek; İstanbul’da  toplu taşıma ücretleri 2.30 kuruştan, 2.60 kuruşa çıktı.

Bunun adı ZAM’dır. Bizim bazı meslektaşlarımız ise “fiyat değişikliği” olarak yazmayı tercih etmişler.

Taşıma yapılan güzergah aynı ise ücreti değişmiş ve üstelik artmışsa bunun adı ZAM olmaz mı?

On  yıl öncelerine dönelim, bazı bankaların reklamlarını anımsayın; “kar payı”diye halka duyurulurdu.

Faiz sözünü kullanmama adına ‘kar payı’ diyerek halkın kafasına girdiler, sonunda da ülkemin Meclis’ine bombalarla giren bu zatları önceden görememek, veya göz yummak kadar ‘vatan hainliği’ göremiyorum!

Osmaniye’de “Aziz Nesin’in katli vaciptir!”diyen kuruyemişçi, takkeli zat ile eski bir Belediye başkanı bugün Aziz Nesin’e HAK veriyor! Biliyor musunuz! Mutlu günler dileklerimle…