Bugün ile yarın arasındaki farklılığı düşündüğümüzde, bugünü yaşıyoruz ama yarını yaşayıp yaşayamayacağım belli değil.
İnsanların gün içerisinde konuştukları gündemdeki olaylar, bir anda değişebiliyor ve yarın yeni bir gündemle uyanabiliyoruz. Uyanmak sadece uykudaki yatağımızdan olmamalı, aklımız ve düşüncelerimizle uyanabilmek önemli.
Gündemdeki ABD seçimlerinin sonuçlarının tartışılması sürüyor, Türkiye’de ise İzmir’de yaşanan deprem, can kayıpları ve ihmaller konuşuluyor.
Her olumsuz olayda olduğu gibi ülkeyi yönetenler yardımların en hızlı şekilde zarar gören vatandaşlara ulaştırıldığını söylüyorlar. Bu arada her olumsuz olayda yaşanan tatsızlıkları da görüyoruz. Depremzedeler için dağıtılan gıdaları alıp satışını yapan ahlaktan yoksun kişiler ne yazık ki aramızda dolaşabiliyorlar.
Geçmiş yıllardaki depremlerde olduğu gibi İzmir depreminde de Müteahhitler gözaltına alındı, sorgulanıyor. Sonuçta yargının vereceği kararları ilerleyen günlerde öğreneceğiz.
Depremler sonunda binaları yapanlar kadar, içerisinde oturulmasına ve kullanılmasına izin veren yetkililerin de sorumluluk taşıdığını unutmamak gerekir.
Bir de odaları genişletme uğruna kolonları keserek çalışma yapan bina sahiplerinin bu çalışmaları yaparken yetkililerin görüp görmedikleri, izin verip vermediklerini de araştırmak gerekir.
Bizim kentten örnek vermem gerekirse, bazı binaların alt katlarında kolonların kırılarak, bazı binaların ikinci katlarında geniş pencereler açılması olaylarına, hatta bazı binaların üzerine iki kat yükseltme yapıldığına tanık oldum.
Haftalarca yapılan bu inşaat çalışmalarına ben tanık olurken, yetkililerin görememiş olmasına anlam veremedim.
Olası bir deprem sonrasında bu binaları yakından izleyeceğim. Ama olumsuzluk yaşanması halinde yine üzüleceğim. Bu işi yapanların şimdiden yüreklerindeki acıma hislerinin olup olmadığına anlamak isterdim.
Bugün böyleydi, yarın bir başka şekilde olabilir denilebilir ama dün ile bugünü, bugün ile de yarını iyi hesap etmek zorundayız.
Örneğin tarihin sayfalarını karıştırdığımızda, on yıllar öncesinde, hatta yüz yıllar incesinde yaşanan olayların benzerinin bugünlerde de yaşanabildiğine tanık olmaktayız.
Yine yıllar öncesindeki yöneticilerin konuştuklarını, bugünkü yöneticiler de benzer şekilde konuşarak halkı ikna etmeye çalıştıklarına tanık oluyoruz.
Bir zamanlar yabancı para birimi arasında Dolar’a karşı Mark dolaşımdaydı. Özellikle Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız Türkiye’ye geldiğinde Mark’ın değerini konuşur, hatta “Bu arabayı Almanya’da….. Mark’a aldım. Almanya’da şu kadar Mark maaş alıyorum. ..” gibi sözlerinin çoğunluğunu Mark üzerinde değerlendirirdi.
Önemli olan bir ülkenin para biriminin ismi değil, dünyadaki dolaşımındaki gücüdür. Biz de isteriz ki kendi para birimimiz, yabancı paralar karşısında değerinden kuruş bile kaybetmeden dolaşımda kalsın.
