Hangi günün nasıl kutlanılacağını, hangi bayrama ne kadar coşku katacağımızı, bu coşkunun tuzunu, biberini, hatta anarşisini bile belirlemekle yükümlü olanların çokça olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Cümle biraz uzun ve çetrefilli oldu, biliyorum.
Zaten sorun da burada ya…
Kimin neyi nasıl yapacağını tıpkı askeriyedeki kurallarla belirleme hakkına sahipler varken, cümleyi kısa tutup, meram anlatmak ne mümkün?
Resmi bayram törenlerinin nasıl kutlanacağını, coşkusunun dozajını, kurumların hangi anda, hangi görevleri yapacağını, selamı nasıl verip, nasıl alınacağını, selam verirken hangi aracın üzerinde durulacağını, aracın rengini, plakasını, modelini, motor gücünü bile sıralayan bir ülkede bayramları, bayram coşkusuyla kutlamak pek kolay olmazsa gerek…
Tıpkı Nevruz ve 1 Mayıs kutlamaları gibi…
İkisi de anarşist bir bayram…
Hani resmi bayram gibi kuralları olan bir şey değil.
Dini bayram gibi huşu ve huzurla kutlanılacak bir şey de değil.
Buram buram anarşist kokan, aykırı, başkaldırmaya dönük, sevimsiz, yorucu, bıktırıcı ve kurumları yıpratıcı özelliklere sahip, nahoş bayramlardır işte.
Bu sevimsiz bayramlardan sonra emniyetimiz tartışılır, hükümetler eleştirilir, insan haklarına aykırılıklar ortaya dökülür ve güzelim ülkemiz, birkaç anarşistin dibeğinde dövüldükçe dövülür.
Kardeşim, siz hiç uslanmaz mısınız, akıllanmaz mısınız, yerinizde duramaz mısınız, oturduğunuz yerde kalamaz mısınız?
Bakın bu ülkede 1 Mayıs kutlaması gerektiğinde, nasıl kutlanacağını gösteriyoruz, kutluyoruz da.
Nevruz kutlamalarına “resmi coşku” serpiştirdik, nasıl da güzel oldu, nasılda. Mübarek yeme de yanında yat.
Anarşistlerini ki öyle mi ya…
Geçen sefer laleleri ezdiler, bu defa camları aşağı indirdiler.
Hani amirime de ayıp oldu, “yapmazlar, etmezler, bunlar uslu çocuklar” dedim ama dinlemedi ki…
Ne yapacağımı bilmedim tabii…
Amirim, “bu mu senin iyi çocuklar” diye sordu ve derhal gaz kullanmamı, cop sallamamı, tank yürütmemi, su fışkırtmamı, kızgın yağı kaleden aşağı boca etmemi istedi.
Yahu, sizin için kefil olduk, “adam gibi bayram kutlayacaklar” dedik, “devletin ceberutluğuna gerek yok” dedik, “müşfik şekilde yaklaşırsak sorun olmayacak” dedik, dedik de dedik ama siz ne yaptınız?
Ne yaptınız kardeşim, ne yaptınız?
Önce kapitalizmi yanlış yazıp, “capitalizim” diye bir şey ürettiniz…
Sonra Fatih Camide namaz kılıp, sanki cenge çıkıyormuşsunuz gibi alanlara indiniz…
Ne bileyim, zaten komünistler yeterince başımıza iş açmıştı, şimdi sağcılar da 1 Mayısçı oldu…
Alanları böldünüz, bir tarafta sağcılar, diğer tarafta solcular alanlarda kutlama yaptı.
Ha bir de Anarşistler çıktı meydana.
Siyahlar giyinmiş, yüzünü gözünü de kapatmışlar. Sanki peçeli devlet…
Hani kimsenin kıyafetine karışmıyoruz ama o camları, çerçeveleri aşağı indirmek nesi oluyor?
Biz böyle mi anlaştık?
Bakın, bayram nasıl kutlanır, bakın da öğrenin!
Öyle hak, hukuk gibi “guguk” sesi çıkarmanıza gerek yok!
Zaten hakkı da biz veriyoruz, hukuku da…
Bayram sabahı, ütülü elbiselerinizi giyinin, siyah takımın tercih sebebi olduğunu unutmayın.
Sonra kravatsız zinhar alanlara inmeyin. Kadınlar da takım elbiseli ve etekleri diz kapağının üzerinde olmamalı. Başları da açık olacak diyeceğim ama hükümet o tür takıntıları çoktan aştı, başımıza iş açtı.
Sizin için hazırladığımız alanda, sizin için belirlediğimiz sloganları en gür sesinizle haykırabilirsiniz.
Çekeceğiniz halaylar, söyleyeceğiniz türküler, atacağınız zılgıtlar için inceleme, araştırma yapmanıza gerek yok, hepsini bizzat biz hazırladık.
Öyle tabelacıları kazandırmanıza da gerek yok, bütün pankartları biz hazırlayıp, işi sağlama aldık. Ha sizin tabelacınız kazanacağına, bizim tabelacımızı zengin ettik.
Meydanlarda türkü çığıracak sanatçıları da seçtik. Bu hiç kolay olmadı. Tek tek sanatçıların özgeçmişlerini isteyip, hangi derneğe üye olduklarını, hangi sivil toplum kuruluşunda aktif rol oynadıklarına kadar dikkat ettik.
Size tertemiz, şaibeden uzak, suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan, inciği boncuğu ayıklamayan, ince eleyip, sık dokumayan sanatçıları bulduk, anlaşmayı imzaladık.
Söyleyeceği türküleri de tek tek belirledik. İçinde anarşist unsurlar barındıran, “tombul tombul” diye cinselliği çağrıştıranları da ayıklayıp, “devlet ciddiyetine” yakışır olanları seçtik.
Kameramanların nasıl çekim yapacağını, nasıl sunumda bulunacaklarını da belirleyip, adab-ı muaşeret kurallarına uymayan görüntülerin ekranlara yansımaması için gerekli tüm tedbirleri aldık.
Şimdi sıra sizde, çıkın alanlara “belirlediğimiz ölçüde” gönlünüzce eğlenin.
Öyle anarşistliklere prim vermeyin, beni amirimin karşısında da zor duruma düşürmeyin.
Anladınız değil mi?