Fil ve körler hikâyesini bilirsiniz. Hikâyenin değişik versiyonları olmakla birlikte ana fikri şudur; herhangi bir şeyin dokunabildiğimiz ve görebildiğimiz kadarını o şey kabul ederiz. Devasa bir hayvan olan filin kafasına dokunabilen bir kör fili dokunduğu kafadan ibaret olarak düşünür, kuyruğuna dokunan kör için fil bir hortuma benzer, filin ayağına dokunan kör için fil bir sütuna benzer.
Bir disiplin bir sistem içinde sorunu ele almadığımız zaman fili tanımlayan bir körün durumuna düşüyoruz. Görebildiğimiz anlayabildiğimiz kadarını sorunun bütünü olarak düşünüyoruz ve sorunun çözümü için ileri sürdüğümüz fikirler çoğunlukla sorunun bir parçasını ilgilendiriyor ve sorunu bütün olarak göz ardı etmiş oluyoruz.
Türkiye’de yüksek enflasyonun sebepleri ile ilgili son haftalarda yapılar tartışmalar ve ileri sürülen çözüm önerileri körler ve fil hikâyesine benziyor. Herkes bulunduğu konumdan görebildiği kadarını yüksek enflasyonun nedeni olarak algılıyor ve o merkezden çözümler üretiyor.
Bulunduğu konumdan dışarı çıkabilen soruna çok boyutlu bakmaya çalışan insanlar da siyasi iktidarın yoğun bir şekilde uyguladığı algı çarpıtması ve manipülasyonla karşılaşıyorlar.
Soru sorma, akıl yürütme yeteneğimizi kaybediyoruz.
Doğru tercihler, duru bir akılla daha rahat yapılır. Aklımız karışık, birileri aklımızın karışık kalmasını istiyor. Aklımızın karışık kalması için elinden geleni yapıyor.