16 Nisan, 2024, Salı
DOLAR32.5153
EURO34.5946
ALTIN2502.3
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Yürekler sertleşiyor mu?

Çevremizde, bölgemizde ve ülkemizde yaşanan olayları izlediğimizde, yüreklerin katılaştığını ve sertleşmeye doğru gitmekte olduğunun kuşkularını yaşıyorum.

Gazetelerde okuduklarımız, televizyon kanallarında izlediğimiz haberler karşısında duygularımız hızlanıyor, yüreklerimiz sızlıyor.

Yüreğimiz sızlıyor derken, duyarlı insanların yürekleri sızlarken, duyarsızlaşan kişilerin yüreklerinde neler hissettiklerini merak ediyorum.

İki kişi sabahın erken saatlerinde sokakta tartışıyorlardı. Alacak-verecek olayı ile ilgili başlayan tartışmalar, fitili ateşlemeye hazır barut fıçısı gibiydi.

Alacaklı olan öfkeleniyor, bağırıyordu. Borçlu ise elinde para olmadığını söylüyor, ‘canımı mı alacaksın?’diye karşılık veriyordu. Alacaklı kişi, yalvarırcasına konuşmaya başladı: “Evimde un kalmadı, elektriğimi kesecekler, çocuğuma okul harçlığı veremez oldum. Hergün eşimle kavga ediyoruz. Ne zaman vereceksin, ben perişan oldum. Senin işini yapmakla kötülük mü ettim!?”diyordu.

Borçlu kişi de, işsiz olduğunu, ödeme yapamadığını anlatırken ödeme günü bile veremiyordu.

Oradan geçen bir başkası araya girdi, kavga çıkmasını istemeyin duyarlı vatandaş ikisi ile de konuşurken, bu kez ortada kalmıştı. Araya giren kişinin kefil olmasını isteyen alacaklı ile tartışmayı yatıştırmak isteyen arasında bu kez farklı tartışma yaşanmaya başladı.

Bu olaylardan biri olarak sizlerle paylaştım. Gazetelerde okuduğunuz birbirinden ilginç olabilecek olayları aklınıza getirin. İnsanların “burnunu tutsan, canı çıkacak” derler ya, öyle hale gelmiş durumda gibiyiz.

Üvey annenin çocuklara yaptığı işkenceyi sanırım izlemiş olmalısınız. Bir kadının çocuklara yaptığı davranış, işkence ve dayak olayını düşündüğümüzde ‘anne’ sözü ile çocukların anneye karşı sevgi ve saygılarının da günümüzde tartışma haline gelmeye başladığını düşünüyoruz.

Dayakça üvey anne için, “inançlı, aptesli-namazlı” deyimi kullanılıyor. Gerçekten inancı olan ve dini sorumluluklarını yerine getiren insan çocuklara böyle mi davranır?

Her zaman söylediğim bir söz vardır; “inançları asıl kaynağından öğrenmedikçe, birilerinin yönlendirmesi ile inancınızı yaşamak yerine, ancak çevrenize karşı inançları kullanmaktan öteye gitmez davranışlarınız”

İnanmak, inandığı görüşler doğrultusunda gitmek ve yaşamakla olur. Hangi görüşe sahip olursanız olunuz, sizin hareketleriniz, çevrenizdeki tüm canlılara karşı davranışlarınız, yüreğinizdeki merhamet ve sevgi-saygı duygusu ile sizin inanç ve görüşleriniz ölçülür.

İstediğiniz kadar dilinizden çıkan sözcüklerle bir görüşü savunduğunuzu söyleyin, yaşadıklarınızda çevrenize karşı ‘insanlık adına’ güzel davranışlar içerisinde değilseniz, sizin görüşleriniz dilinizden çıkıp uçup giden hava da kalır.

Gösteriş yaparak bazı olayları savunduğunuz, yaşamınızda gerçekleşmiyorsa bir yere kadar çevrenizdekileri inandırabilirsiniz. Gün olur, Aziz Nesin’in “Zübük” öyküsündeki gibi foyanız ortaya çıktığında çevrenizde kimsenin kalmayacağını, kimseleri inandıramayacağınızı da aklınızdan çıkarmamalısınız.

Günümüzde “Zübük” eserindeki olaylar gibi yaşayanların çoğalması ile insanlar garip olaylar yaşamaya başladı. İnsanlar günü kurtarma uğruna nasıl “Zübük”leşir oldu asıl çözümlenmesi gereken sorun burada yatıyor. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar