26 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.4901
EURO34.9541
ALTIN2435.9
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Yeni bir Aya girerken

Temmuz ayında neler yaşayabileceğimizi, bu ayın hangi olaylarla geçeceğini ilk günden tahmin etmeye başladım.


Dünyada değişik ülkelerde yine gösteriler ve olaylar başladı.


Bu günlerde Suriye’den önemli haberleri duymazken Mısır’daki karışıklıklar gündeme yerleşti. Halkın bir kısmı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenilenmesini isterken, bir kısmı da mevcut Cumhurbaşkanının henüz bir yıllık olduğunu ileri sürerek denenmesinde yarar gördüğünü belirten gösteriler yapmaya başladı.


Mısır’da halk ayaklanırken ajans haberlerini izlediğime göre, polis ve askerin halk ayaklanmasında önemli müdahalede bulunmaması dikkat çekiyor.


Ordu yetkililerinin açıklamaları da ilginç geldi bana; “asker siyasetçilerin emrinde değildir. Olası dış müdahaleler karşısında asker gereken önlemleri alır. Siyasiler kendi önlemlerini kendileri almalıdır” şeklindeki açıklamalar düşündürücüydü.


Asker ve polis halkla karşı karşıya gelmek istemiyor. Sadece önemli noktaları koruyor ve sokaktaki eylemleri kendi haline bırakıyor.


Türkiye’ye geldiğimizde ise olay daha da farklı durumda. Sokak gösterilerinde müdahaleler günlerce tartışma konusu oluyor.


Buradan çok anlamlar çıkarabiliriz. Ya bizim ülkedeki eylemler farklı, ya polisimizin tutumu farklı, ya da siyasi iktidarın tavrı farklı diye düşünmekteyiz.


Mısır halkı da iki kutba bölünmüş durumda. Cumhurbaşkanından yana olanlar, karşıt olanlar. Bizim
ülkede de Gezi Parkı eylemleriyle başlayan olayların yurt geneline dağılması ve 71 ilde yaşanmasını anımsadığımızda, önceleri karşı tepkiler olmamıştı. Ancak siyasi iktidarın bazı sözlerindeki anlatımların karşıt gruplar oluşmasına neden olduğunu söyleyebiliriz.


Eylemcilerin arasındaki provakatörlerin halkın malına zarar vermesi elbette kabul edilemez. Ancak, böylesi olaylarda sağduyu ile hareket etmek polisin de, siyasi iktidarın da, muhalefetin de önemli görevleri arasında bulunduğunu unutmamak gerekiyor.


Bizdeki siyasilerin tavırları çok farklı oluyor nedense. İktidardaki siyasi parti muhalefeti suçlarken, halkın tepkilerinde haklılık payının olup olmadığını düşünse bile konuşmaktan kaçınıyor.


Halkın ellerinde tencere ve tava ile yürümesinin bir eylem türü olduğunu bilen siyasi iktidar, alay edercesine konuşarak tepkilerin yoğunlaşmasına zemin hazırlarcasına üslup kullanmasını doğru görmüyorum.


İmralı ile görüşme süreci başlatan siyasi iktidarın, ellerinde tencere ve tavalarla yürüyenleri ciddiye almaz bir tavırla “çapulcular”diye nitelendirmesi olayların gelişmesine bir noktada zemin hazırlıyor.


BDP’li Sırrı Sakık’ın dünkü televizyon konuşmaları çok çarpıcıydı. İstanbul Taksim’deki olayları değerlendirmesi, siyasi iktidarın tutumu, Diyarbakır Lice’deki karakol inşaatına yapılan saldırı olaylarını değerlendiren Sakık, siyasi iktidarın da, eylemcilerin de, polis ve askerin de tavırlarına farklı bir bakış açısı sergiliyordu. Hatta Sakık’ın Atatürk’ün adını anarak kullandığı bir tümce daha da dikkat çekiciydi.


Siyasi iktidarın sözcüleri ise, “barış sürecine engelleme” olarak nitelendirdikleri tanımlama bence doyurucu gelmedi.


Beşer Esat’a karşı, “Halkına zulmetme? Haksızsın!”diyen düşüncenin, biraz da iktidarda olanların kendi yaptıklarını yoklaması gerektiğine inanıyorum. CHP’nin bugünlerdeki suskun ve seyirci halini de anlayamıyorum. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar