20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Yaşlılar…

Bugünlerde Yaşlı insanları anımsama, onların gönülleri alma etkinliklerine rastlıyoruz. “Yaşlılar Haftası” nedeniyle açıklamalar yapılır, Huzurevleri ziyaret edilir, yaşlı insanların gönülleri hoş tutulmaya çalışılır.

Yılda birkaç günde olsa yaşlı insanlarımızı unutmayanlar ve onları ziyaret edenler eksik olmasın.

Yaşlılık ve yaşlanmak, yaşa ki yaşlanasın olarak mı değerlendirilmeli. Her yaşlı insan yaşayarak mı yaşlanmıştır?

Yaşamak ya da yaşayabilmek demek 70’e merdiven dayamakla oluyor mu? Günümüz çocuklarının gelecekteki yaşlılık günlerini düşünmek istersek; 3 yaşında iken Kreşe, ardından Anaokuluna, Anasınıfına, sonrasında da İlköğretim Okuluna başlıyor. Tam oyun çağında iken okul kapılarını aşındırmaya başlıyor.

İlköğretim bölümünü bitirdikten sonra sınavlar, Ortaöğretim bölümünü bitirdikten sonra sınavlar, Lise sonrası sınavlar. Üniversiteye başlıyor, okul bitiyor bu kez de yerleştirme sınavları başlıyor. Eğer Üniversite sonrasında aldığı puanla bir kuruma yerleşemezse sınavlara çalışmaya başlıyor, bir umut olarak gelecek sınavlarda başarılı olmayı düşlüyor.

Diyelim puanı tuttu ve bir kuruma yerleşti, bu kez çalışma koşulları ile mücadele verilmeye başlanıyor. Ev kirası, elektrik, su, dolmuş parası ve günlük gıda giderlerinin hesabı başlıyor. Bir de işyerinde çalıştığı arkadaşları ile uyuşamama sorunu varsa bir başka sorun olarak işyeri stresi ile uğraşmak zorunda kalınıyor.

Çalışmaya başlıyorsunuz, gün oluyor evlilik akla geliyor. Söz kesme, nişanlılık dönemlerinde harcamalar aldığınız maaşınızla denk değilse borçlanmalar başlıyor. Derken düğün ve masrafları geliyor ardından.
Eğer eşinizin de düzenli bir işi yoksa ekonomik sorun daha da büyüyor.

Ayakkabı ayağa dar gelmeye başlıyor. Evlilik sonrası bir de bebeğiniz olmuşsa, mevsim olarak soğuk bir yerleşim biriminde yaşıyorsanız, çocuğunuzun hastalığı, doktor, ilaç derken yine stresiniz bitmiyor. Eşiniz de çalışıyorsa bebeğe bir bakıcı gerekiyor, aldığınız paranın bir kısmını da bakıcıya verirken, bu kez bebeğiniz anne babası yerine evdeki bakıcıya alışıyor.

Sokakta ve işyerinde arkadaşlarınızla karşılaştığınızda hal hatır sorduktan sonra, iş ve evdeki bebekten söz açılıyor. “eh işte geçinip gidiyoruz”diyorsunuz.

Eviniz kendinize ait değil de kirada iseniz, otomobil alamamışsanız arkadaşlarınızın böylesi soruları karşısında yutkunarak yanıt veriyor, iç çekiyorsunuz.

Aldığınız maaş veya maaşlarda yıllarca çalışıp otomobili bir yana bırakın, ev bile alamamışsanız, bebeğiniz büyüyüp Lise ve Üniversite sıralarına gelmişse bundan sonra zaten alabilmeniz zorlaşıyor. Üniversite’de bir çocuk okutmak, bir ev geçindirmek kadar zorlaştığı ortamda yaşamaya çalışıyorsanız, yaşıyor musunuz, farkında varmadan yaşlanıyor musunuz? Bundan sonrasını siz düşünün artık. Bir de bakıyorsunuz ki yaşınız 50’ye gelmiş.

Sigortanızın günü dolsa bile yaşınızdan dolayı emekli olamadığınız için yaşlanmaya başlayan hücreleriniz nedeniyle ayaklarınız vücudunuzu kaldıramaz duruma geldiğini görüyorsunuz. Sigorta pirimizin dolmuş olsa bile yasalar nedeniyle yaşınızın yetersizliği emekli olmanıza elvermiyor. Bir de sizin düşünceniz var, emekli olmak yerine biraz daha çalışıp ev alma uğraşı içindesiniz. Bir de bakıyorsunuz yaşınız 65’e gelmiş. Yaşlandığınızın farkına daha iyi varmaya başlıyorsunuz.

Eeee… Çukurova’da bir insanın ortalama yaş oranına baktığınızda 65 olduğunu düşünelim, ne kaldı şunun şurasında; birkaç yıl… Yaşadık; yaşayarak mı yaşlandık, yaşamak isterken mi yaşlandık? Tüm yaşlılara saygı ile….
 
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar