24 Nisan, 2024, Çarşamba
DOLAR32.5683
EURO34.9203
ALTIN2436.2
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Yalakaların (Yağ-ı)

Yıllardır vatanımızın bölünmez bütünlüğü, demokrasi, bağımsızlık, insan hakları, inançlar üzerinden sömürü yapılmaması için mücadele verirken, o yıllarda “yalaka”ların, bunların arasında bizim meslektaşlarımızda olmak üzere bize karşı tepti gösteriyorlardı.

Halkımız 15 Temmuz gecesi başarılı bir sınav vererek, vatanın bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyet’ine, demokrasi’ye ve milli iradeye sahip çıkma yürekliliğini gösterdi.

Yıllardır düşünen yazarları ve gazetecileri dinlemeyen yöneticilerimiz ne yazık ki, en yakınlarının ihaneti ile karşılaştı.

Yurtsever insanları dinlemek yerine, günü kurtarmaya çalışan ve ileriye doğru bu vatanın temeline dinamit koymak isteyen hainleri anlamak yerine, kendilerine anlatılanlara kulak verenlerin bugünkü yaşadıkları stresi anımsıyorum.

Dış dünyanın Türkiye’nin üzerinde olduğunu biliyoruz, ülkemizde yaşamı olumsuzlaştırmak isteyen yabancı ajanların cirit attığını, huzurumuzu bozmak isteyen ülkelerin bulunduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamak gerektiğini düşünmek zorunda olduğumuzu da bilmenin vatanseverlik bilinci olduğu bir gerçektir.

Geçmişten, yani tarihteki olaylardan ders çıkarmak, ileriye doğru toplumun, genelinde de ülkenin sağlıklı geleceğinin yönetimini sağlamak kolaylaşır.

Tarihimize “kara bir ihanet gecesi” olarak geçecek olan, darbe girişimindekilerin hainlikleri ve aynı zamanda faşistçe yaptıkları girişimleri unutabilmemiz olası değildir.

Devletimizin en üst düzeyindeki Cumhurbaşkanımız ile Genel Kurmay Başkanımızın ‘yaveri’ olarak göreve gelebilen ‘hain’lerin, fark edilememesi bir zafiyet olsa gerek!

Bu hainlerin buraya gelinceye kadar ki yükselmelerinde “yalakalar”ın araştırılması önemlidir. Binlerce hainin bu noktaya kadar gelmelerinin nasıy projelendiğinin farkına neden varılamadığına gelince; yine “yalaka” olarak belli görevlerde, hatta bizim meslekte bulunanların bile payının olduğunu belirtmek isterim.

Öncelikle, Demokrasi ve bağımsız ülkemiz adına DİK durmanın da bir bedelinin olduğunu anımsatmak istiyorum. Dünlerde düşülen aynı hatalara düşülmemesi adına görüşlerimi bu sütunlarda yazmaya devam edeceğim.

Üniversitelerdeki türbanlı öğrencilerle ilgili eylemleri anımsayın, kendilerini okulun kapısına zincirleyenleri ve “türbanlı eğitim istiyoruz!”diyerek eylem yapanları anımsayın! Bu öğrencilerin  nereden eylem için getirildiğini araştırın? Bu tür eylemlerin aslında birlikteliği kenetlemek adına özellikle de “Işık dershaneleri veya öğrenci yurtları” tarafından organize edildiğini o günlerde istihbarat birimleri fark edemiyorlar mıydı?

Asıl amacın okullarda “türbanlı eğitim” olmayıp, sistemde değişikliklerin yapılabilmesi olayı olduğunu ne yazık ki bizim yöneticilerimiz anlayabilmek yerine, ödün vererek bu günlere taşıdılar.

Osmaniye’deki FETÖ’nün özel okulları veya yurtlarında nelerin yaşandığını, bu kurumlara kimlerin maddi-manevi destek verdiğini ve aynı zamanda bu kurumların yöneticilerin ilin Valisi başta olmak üzere, Hakim, Savcı, Siyasi Parti İl Başkanları ve Basın mensupları ile ne gibi sıkı ilişkiler içinde olduğunu şimdi gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiriyorum.

Fetullah Gülen’e “din bezirganı” dediğimde bana tepki gösterenler, gazetemle ilgili dava açanlar, karar veren Hakim ve davacı okul ile Avukatların şimdi başkaları Devekuşu gibi kuma gömdüklerini görür gibiyim. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar