Hayatta daima gerçekleri savun! Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun.
Huzur dolu bir kalple bir parça ekmek, vicdan azabı ile beraber olan zenginlikten, bin kere daha iyi değilmidir
Görevini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına, ne mazeretin çaresi, ne ilacın şifası çare getirmez. Mevlana
Malesef İnsanlar kötülüğü, arzularının kuvvetli olmasından çok, vicdanlarının zayıf oluşundan dolayı yaparlar.
Bu dünyada Vicdanımız ve samimiyetimiz temel değerlerimiz olsun, nasılki değersiz insanlarla da arkadaşlık etmekten kendimizi men etmeye çaba gösterdiğimiz gerektiği gibi hataya düştüğümüzü anladığımızda onu düzeltmek için hiç tereddüt etmediğimiz gibi.
Kanunlara dayanan adli muhakemelerden, daha büyük bir muhakeme olduğu vardır ki, bu da her kişinin kendi vicdanıdır.
Bir insanın dikkatini maddi kazanca ya da bundan benim çıkarım ne gibi sorulara cevap verirse; elde edeceği geçici bir başarı için hayal gücünden yararlanabilir; ama bence kendini aşmak, tek bir amaca ve karşılıklı olarak birbirine bağımlılığın gerçekliğine hükmeden ilkelere dayalı, katkı dolu bir yaşam yaratmak için, hayal gücünün daha yüksek düzeyde kullanımı, vicdanın kullanımıyla uyumludur…
Ben yapacağım her şeyi vicdanıma danışır ve sonra da tereddütsüz harekete geçerim, eğer muvaffak olursam zaten kimse bir şey söyleyemez, muvaffak olamazsam, o zaman da gökten bütün melekler yere inseler, yine beni müdafaa edemezler. Tabirleriyle tefekkür etmeliyiz.
Vicdan kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerinde dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümlülüğünü de yükleyen içsel güçtür.
Bizdeki en eski kavram Türk halk inancındaki “bulunç” kavramıdır. İnsanın kendi ahlak anlayışını ve davranışlarının buna uygunluğunu değerlendirmesini sağlayan içsel bir güç olarak tanımlanır. Bugün kullandığımız vicdan sözcüğü ise Arapça v-c-d kökünden gelir, “aranan bir şeyi bulmak” anlamındadır.
Tasavvufta “kendinden geçme” anlamındaki vecd kavramı da aynı köktendir. İyiyi kötüden ayırt etmeyi, doğru yolu bulmayı sağlayan içsel gücü ifade eder, bu güç insanın yaşamı boyunca sahip olduğu iki önemli dahili yol göstericiden (rehberden) biridir. Diğer rehber akıldır. Harici yol göstericiler ise dinsel anlamda Kuran, peygamberin sünneti ve mezheplere göre değişsen hadis ve ayet yorumlarıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de vicdan kelimesi geçmemekle birlikte birçok âyette insanda bulunan ve onun iradî fiillerini ahlâk ölçülerine göre denetleyen, iyilik yapmaktan sevinç, kötülük yapmaktan ıstırap duyan bir ahlâkî melekeden söz edildiği, tövbenin de böyle bir vicdanî hesaplaşmanın ürünü sayıldığı görülür. Nisâ suresi 4/17-18; el-Mâide 5/38-39; en-Nahl 16/119). Kur’an’da insanın psikolojik yapısıyla ilgili olarak en çok geçen kelimelerden nefis, vicdanın tesirini de içine alan geniş bir anlama sahiptir.
Vicdan; yaratığın çaresizliği, ezilmişliği, ıstırabı karşısında göğsümüzün orta yerinde duyduğumuz ezikliktir. ‘Öteki’ne uzanamamaktan doğan suçluluk duygusudur. Hakkı teslim etme dürtüsüdür, hakkaniyet arayışıdır. Vicdan ötekini yargılamaz, sadece kendi kendini yargılar. “Ama onlar da…” diye başlayan cümlelerin kurulduğu yerde vicdan susar, çünkü vicdanın ‘ama’sı yoktur.
Vicdan pasif bir duygusallık, hele de sulu gözlülük değildir. Birilerine yardım edip kendinden memnun kalmak hiç değildir. Dışa yansımaz, kendini belli etmez; kişinin, en derinlerinde bir yerlerde insanlığını sınamasıdır.
Doğuştan mı gelir, bilmiyorum ama vicdan eğitilir, geliştirilir. Canlının acıları karşısında kendinizle kıyasıya hesaplaşma cesareti gösterdiğiniz her anda, her olayda vicdanınız derinleşir. Bir yönüyle, kendi bencilliğinize, kendi kötücüllüğünüze karşı savaşma silahı, kendinizi seyredeceğiniz bir boy aynasıdır. Kendimizi bu boy aynasında görerek hem kendimizi hemde mesul olduğumuz kişileri VİCDANLI FERTLER yetiştirebilmek temennilerimle esen kalınız.
MEKKENİN KOMŞUSU