Bugün belki bir takım sözlerle, insanların nazik, ince ve damarlarında taşıdığı noktalara girerek onları inandırabilir, hatta kendi tarafınıza çekebilirsiniz. Ancak, tarihsel olayların yazılmasında yaşananları sayfaların kayıtların silebilme olasılığınız olamaz!
Bugünlerde Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması ile Kadınların hakları ile ilgili “İstanbul sözleşmesi”nin Cumhurbaşkanı Kararı ile gece yarısı kaldırılması olayı tartışılıyor.
Ayrıca Milletvekili Gergerlioğlu’nun TBMM’deki yatağından polis tarafından sabah namazına kalktığı sırada polis ekipleri tarafından gözaltına alınması olayı da yine gündem oluşturuyor.
Bugünkü yazımda Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasına değinmek istedim.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın ilk Başkanlık görevini Selahattin Çam, 1931 ile 1938 yılları arasında yürütmüştür.
Geçmiş yılları bir kenara bırakalım, AKP dönemine doğru bir araştırma yapalım. Örneğin; 2001-2006 yılları arasında N. Süreyya Sergendeçti’nin Merkez Bankası Başkanlığı’nı anımsatarak başlayalım.
Yıllara göre Merkez Bankası Başkanları’nın isimlerini de paylaşmak istiyorum. Durmuş Yılmaz (2006-2011), Doç. Dr. Erdem Başçı (2011-2016), Murat Çetinkaya (2016-2019), Murat Uysal (2019-2020), Naci Ağbal (7 Kasım 2020-20 Mart 2021) şimdi de AKP eski Milletvekillerinden olan Şahap Kavcıoğlu MB Başkanlığına Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atandı.
Böylelikle 20 Ayda 4. Başkan atanmış oluyordu ki, faiz indirimi konusunda Cumhurbaşkanı’nın sert eleştirileri ile MB Başkanları arasında yaşanan sıkıntıları kamuoyu yeterince bilemiyordu.
Ak Parti iktidarının son süreçlerindeki Merkez Bankası Başkanlarındaki değişimlere baktığımızda; Murat Çetinkaya 3 yıl 16 gün, Murat Uysal 16 ay bir gün, Naci Ağbal 4 ay 15 gün görev yaptığını görmekteyiz. Şahap Kavcıoğlu yeni MB Başkanlığına getirildi, bu süreci de bekleyip göreceğiz!..
Elbette kimse “yoğurdum ekşi” demez! Başarısız olduğunu da kabullenemezler!
Türkiye Cumhuriyeti döneminde bu kadar uzun süreli bir siyasi partinin iktidarda olduğuna tanık olanların bir adım öne çıkmasını isterim. 20 yıl gibi bir süreçte iktidarda olan bir siyasi partinin, ekonomik, sosyal, siyasal, terör ve diğer sorunlarla ilgili olarak “sızlanmaları, sorunları başkalarının üzerine atmalarına” gerek olmadığını düşünüyorum.
Her bireyin siyasi görüşleri ile inançlarına saygı duyarım. Siyasette hatalar varsa, onları not alıp bildirmek ve çözümü için uğraşmak siyasetle uğraşan kişinin görevi olarak bilirim. İnançlara gelince, burada da “din ile siyaseti” birbirine karıştırmadan, Kutsal kitap neyi emrediyorsa veya orada neler yazıyorsa aynen uygulamak din insanlarının görev ve sorumluluk alanlarına girmektedir diye bilirim.
Bir siyasi görüşün peşinden giderken, düşündüklerinizi sorgulamadan ve o siyasi partinin tavırlarını araştırıp incelemeden gönül koyup gidiyorsanız, gelecekte yaşanabilecek sorunların da ortağı olduğunu bilmeniz gerekir.
Yorum Yazın