İman edilmesi gereken esaslardan birisi de Peygamberlere imandır.
Müminler olarak bizler, Âdem (a.s.)'dan Peygamberimiz Hz. Muammed Mustafa (s.a.s.)’e kadar gönderilen bütün peygamberleri tasdik ederiz.
Peygamberimize ve O’nun tebliğ ettiği hususların tamamına inanırız.
Kelime-i şahadette ve kelime-i tevhitte bu inancımızı gönülden dile getiririz.
Yüce dinimiz İslam’ı iki kaynaktan öğreniriz.
Birincisi hidayet rehberimiz Kur’an’ı Kerim, ikincisi de Resulullah Efendimizin çağlara ışık tutan sünnet-i seniyyesidir.
Nasıl ki Peygambere iman olmadan Allah ‘a iman noksan bir iman olursa Peygamberimizin örnek hayatı, sireti, sahih sünneti ve hadisleri olmadan da Kur’an’ı kerim’i doğru anlamak ve yaşanan bir hayata dönüştürmek de mümkün değildir.
Yüce Rabbimiz Kur’an’ı Kerimde: “Ey iman edenler Allah’a ve Resulüne iman edin!” buyurmuştur.
Übeyy b. Kab’dan rivayet edilen hadis şöyledir: “Doğru yoldan ve sünnetten ayrılmayınız. Yeryüzünde hangi kul, doğru yola ve sünnete tâbi olsa, Rahman’ı zikretse ve Allah korkusundan dolayı gözleri yaşarsa Allah ona asla azap vermez.”( Hayatü’s Sahabe, s.45)
-Hz. İmrân, sünneti inkâr eden birine şöyle demiştir: “ Sen ahmak birisin. Allah’ın kitabında…namazın rekatlarını, zekatın miktarını ve benzeri şeyleri açıkça görebiliyor musun? Allah’ın Kitabı bu gibi hususları mübhem bırakmış, bu hususları sünnet tefsir etmiştir.”( Hayatü’s Sahabe, s.46)
Zamanımızda, ne yazık ki, art niyetli, İslam’ın altını sinsice oymak isteyen Batılı çevrelerin etkisinde kalan sözüm ona bir takım bilim adamları, “bize Kur’an yeter” söylemi ile ortaya çıkıp İslam’ın tek kaynağının Kur’an olduğunu telkin edip Hz. Peygamber Efendimizi devreden çıkarmayı amaçlıyorlar. Bunlara karşı uyanık olunmasında yarar vardır.
Üç silâhşörler: Kin, nefret ve ihtiras!
Önce öz ruhunu kemirir, hançerler!
“Vicdan” denilen aslan önlemezse,
Toplumda nice erdemi biçerler!
Hayat kervanı sıralı,
Dere-tepe aşar gider!
Sünnetine has uyana
Peygamber şefaat eder!