19 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.5841
EURO34.7806
ALTIN2491.7
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Sulu yemek…

Uzun bir aradan sonra ziyaretine gittim Benli Dayı’nın. Bir dağ köyünde, yemyeşil bitki örtüsü yetmezmiş gibi, evinin bahçesini de renk renk çiçeklerle donatmış Benli dayı.

Köye gittiğim zaman ayrılasım gelmiyor, doğanın güzellikleri, temiz havası ve Benli Dayı’nın anlattıklarını dinlerken köyden kente dönmek aklıma bile gelmiyor.

Benli Dayı’nın köyüne gidebilmek öyle kolay değil! Özel araçla gidebiliyorsun, bir de yolların engebeli, tozlu, taşlı ve bozuk olduğunu gördüğünüzde  araçta giderken vücudunuzda ağrımayan yer kalmıyor. Ama köye girişte başlayan güzellikleri gördüğünüzde, bir de pınarından  birkaç avuç suyu içtiğinizde tüm yorgunluğunuzu unutuyorsunuz.

Hafta sonu Benli Dayı’yı ziyaret etmek istedim. Sabahın erken saatlerinde yola çıkıp köye doğru giderken akşam dönüşte Benli Dayı’nın anlattıklarından nelerin aklımda kalabileceğini düşünüyorum.

Köyün girişinde başlayan doğal güzellikler, mis gibi çiçeklerin kokusu ciğerlerimize giden damarlara rahatlık veriyordu.

Eve vardığımızda Benli Dayı her zamanki gibi kapının önündeki sandalyesinde oturup ağaçtan oyma kaşık yapıyordu.

Ağaçtan yapılan kaşıkların sağlık açısından önemli olduğunu ve doğal olduğunu her ortamda anlatan Benli Dayı’nın evinin mutfağında değişik şekillerde yapılmış tahta kaşıkları görüyordum.

Selam verip yanına oturdum Benli Dayı’nın. Önce kentte olup bitenleri, sonra memleketteki olayları sordu bana. Gazete getirip getirmediğimi sormasının ardından ikinci sorusu sigarayı bırakıp bırakmadığım şeklinde oldu. Sağlık açısından sigaranın zararlı olduğunu her fırsatta bana anlatır ve bırakmamı önerirdi.

Ben konuyu değiştirme adına yaptığı tahta kaşıklarla ilgili bir soru sordum. Benli Dayı avucunun içinde özel bir aletle içini oymaya çalıştığı ve yapmaya çalıştığı tahta kaşıkla ilgili bilgilendirme yapmaya başladı.

-Bak evlat! Köydeki insanlar sulu yemek, bir de bulgur pilavı yemezlerse karınlarının doyduğunu anlamazlar.

Sulu yemek yapmak ta, yemekte hüner ister. Bir kere sulu yemek yerken üzerine dökmeden yiyeceksin.

Sulu yemeğin yağı giysilerine döküldüğü zaman buradaki lekeyi çıkarmak zor olur.

Şehirdeki insanlar sulu yemeği krom kaşıklarla yerken parmakların ucunda oluşacak bir hareketle üzerlerine dökebiliyorlar.  Bizler ise tahta kaşıklarla yerken üzerimize dökülme şansını azaltıyoruz.

Sulu yemekleri bazı nazik insanlar neredeyse çay kaşığı ile yemek istiyorlar. Neymiş efemdim büyük kaşıklar ağızlarına yemeği götürürken dudakları zarar görebilirmiş. Çay kaşığının içindeki sulu yemek ne olacak, sanki karınca yemeği gibi geliyor bana.

Sulu yemeği yediğiniz kaşık kadar, parmaklarınızın hüneri de üzerinize dökmemek için önem taşır. Bizim köyde sulu yemeği yerken üzerine döken kişi, kendi giysisini kendisi yıkar. Yani bir halk deyimi vardır; “İti öldürene sürütürler!” sözü gibi.

Misafir gelmişsin, yemek yerken ya sulu yemeği üzerine dökmeden yiyeceksin, ya da yemiyeceksin! Eğer sulu yemeği yiyorsan üzerine dökersen bizim evdeki kadınlardan birinin senin giysini yıkayacağını düşünme sakın! Sulu yemek yiyorsan ve üzerine de dökmüşsen, sonucuna katlanıp, kendin yıkarsın!

Benli Dayı bunu anlatırken öğle yemeğindeki sulu yemeğin ne olduğunu düşünmeye başladım. Bugünlük bu kadar, saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar