16 Nisan, 2024, Salı
DOLAR32.5139
EURO34.5401
ALTIN2494.1
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Şükür kavuşturana!…

Bu köşemde bir yıl öncesine kadar anılarını paylaştığım, sözleriyle ve yaşantısı ile okurlarımın dikkatini çeken Benli Dayı ile bir yıl aradan sonra yeniden bir araya geldik.

İkimizde özlemişiz birbirimizi, cep telefonu kullanmadığı için aylarca arayıp bulamadığım Benli Dayı, kendisini beni arayıp buldurdu.

Bir taksi göndermiş bana, şoför arayıp sorarak beni buldu ve Benli Dayı’dan selam getirdiğini söylediği anda, gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Demek ki yaşıyor, demek ki beni unutmamış diye sevinçle bindim taksiye.

Buluştuğumuzda elini öptürmeyi sevmediği için, tokalaştık. Boynuma sarıldı, özlediği belliydi, bir süre omzumu okşadı, sonra başını kaldırıp yüzüme baktı. Sonrasında da; “Yaşlanmışsın be evlat!”diye konuştu.

Bir yıldır neredeydi, ne yapıyordu, kimlerleydi merak ettiğimi kendisini de anlamıştı. Bıyıklarını kestiği gibi yeniden uzatmamış ama yerlerinde hafiften izlerini görebiliyordum.

Yer minderinin üzerine oturduk birlikte, ellerini dizlerimin üzerine koyarak, bir yıldır benim neler yaptığımı, kendisinden sözedip etmediğimi sormaya başladı.

Bana çok önemli olaylardan sözedeceğini, genç kalmanın sırlarında yenilerini icat ettiğini, spor yapmanın yararlarını, en önemlisi de kalbin boş kalmaması gerektiğinden sözetmeye başladı.

Can kulağı ile dinliyordum Benli Dayı’nı, bir ara eşofmanlı genç bir kadın elinde kahve fincanları ile yanımıza geldi, iki sade kahve yapıp getirmişti. Benim sade kahve içtiğimi nereden bildiğini genç kadına değil de o gidince Benli Dayı’ya sordum.

Benli Dayı gayet kendinden emin bir tavırla; “Evlat, biz kaçın kurasıyız hala anlayamadın mı? Demek ki bir yıl görüşmeyince senin beynin bayağı sulanmış! Benim öğütlerimi nasıl unutursun, bir bakış ve beden dili dediğimiz olayı hayata geçirirsen karşındaki insanın da nasıl biri olduğunu çözümlersin.!”

Benli Dayı’nın sözleri doğruydu, ancak genç kadının benim sade kahve içtiğimi nereden anladığını merak ederken bir yandan da düşünüyordum.

Sonra aklıma geldi, Benli Dayı’nın yanına geldiğimde yanında çaydanlık ve demlik vardı, çay içiyordu. Bana da bir bardak çay doldurduğunda şekersiz çay içtiğimi gören genç kadın kahveyi de sade içtiğimi oradan sezinlemiş olmalıydı.

Tam sohbetimizin ortasında bir eşeğin sesini duydum. Şaşırdım doğrusu, eşek kalmış mıydı günümüzde, atları bile zor görmeye başlamıştık.

Başımı eşeğin sesinin geldiği bahçeye doğru yönelttiğimde Benli Dayı anlamıştı benim içimden geçenleri.

“Evlat ne oldu yine!? Hiç eşek sesi duymadın mı, senin çocukluğunda hiç eşek görmedin mi!?”diye konuşmasını sürdürüyordu.

Birkaç dakika sonrasında üzerinde iki çuval yüklü olarak arkasında da yaşlı bir adamla eşek kapının önüne geldi. Eşeğin yanında da cılız bir köpek bacaklarını yalıyor, hatta eşeğin boğazının altına konmaya çalışan sinekleri kovmaya çalışan hareketler yapıyordu. Bir süre olup bitenleri izledim, bir yandan da Benli Dayı konuşmalarını sürdürüyor, bir yıldır görüşmediğimiz sürede yaşadıklarından sözediyordu.

Portakal ağacından yere bir tavuk düşmüştü, ardından bir horoz onu kovalamaya çalışıyordu. Bin anda horozun tavuğu kovalayışını izlemeye başlamıştım, horoz tavuğu yakalamıştı ki, Benli Dayı elini omzuma koyarak; “Evlat evlat! Ayıptır utandırma hayvanları! Hayvanlar içgüdüleri ile hareket eder. Asıl akılları ile hareket ettiğini bildiğimiz insanlar bile bu hayvanların yaptıkları gibi yapmaya başladılar! Nereye doğru gidiyoruz!?”diye konuşmaya başladı. Bugünlük bu kadar, esen kalın…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar