Eeee, ne yapacaktım ya, sorgulamadan mı yaşantımı sürdürecektim!
Sorma, sorgulama yoksa seni de sorgulayanlar olur. Haydaaaa! Bu da nereden çıktı şimdi?
Canlıların yaradılışında “akıl” sadece insanlara verilmiş. Hayvanlar ile aramızdaki farkın aklı kullanmak olduğuna göre, elbette aklımızdan geçen görüş ve düşünceleri de dile getireceğiz. Aklı olduğu halde konuşamayan insanlar işaret dili ile bile sıkıntılarını dile getirirken, konuşma yetisi olan insanlar bunu neden yapmasın!?
Bir haber izliyoruz veya okuyoruz; “Kamu da 3-5 maaş alanlar var!”diye. İsimlere bakıyoruz, zaten binlerce lira maaşları bulunanların başka yerlerden aldıkları maaşlarla aylık gelirleri 250-200 bin liraya kadar çıkabiliyor.
Bir ay boyunca emek verip ter döken asgari ücretli maaşının 3 bin liranın altında olduğunu gördüğünde, elbette tepkisini gösterecektir.
Bir de emeklilere ne demeli!? Asgari ücretli olarak çalışırken, emekliye ayrıldığında maaşı yarı yarıya düşüyor. 30-35 yıl çalışıp vergisini ödedikten ve onca yıl yıprandıktan sonra emekliye ayrılması ile birlikte 1500 lira maaş alan emekli insan, 150 bin lira gibi aylık geliri olanları öğrendiğinde; “Çok şükür, Allah devletimize, milletimize zeval vermesin” mi diyecekti!?
Bir garip olay haline gelen 128 milyon doların nerede olduğunun sorulması karşısında iktidar farklı sözlerle olayı başka yönlere çekmeye çalışıyor. Ana Muhalefet Partisi ile bu soruyu pankartlar asarak dile getirmeye çalışıyor.
Olmadı işte Muhalefet Partililer olmadı! Parti binalarınıza pankart asarak iktidarın yönetimi ile ilgili sorular sormanız, sorgulama nedeni olabilir!
Bir kadın Avukat evinin balkonuna bu balkonu asıyor, polis ekipleri gelip indirmelerini istiyor. Avukat Gonca Aytaş’ın polislere verdiği yanıt; “Balkon benim, ister çamaşır asarım ister pankart…”şeklinde oluyor.
Buyrun şimdi burada hukuksal anlamda ne yapılabilecek? “Konut dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği v.b.” bir takım insan hakları yasaları karşınıza çıkarsa sorgulamaya gelenler ne yapabilecek!?
Sokakta yürüyorsunuz, karşınızdan gelen kız veya erkek gencin üzerindeki tişörtün göğsünde; Küba’nın Devrimci önderi “CHE”nin resmini görüyorsunuz. Ya da; “Saddam Hüseyin” veya “Trump”. Bu görüntü karşısında polis veya Jandarma ekibinin ne gibi bir uygulama yapabileceği tartışılır.
Sokaktaki kişilerin üzerlerindeki giysilerdeki resimler, kollarındaki dövmelerin şekilleri o kişilerin özelleri olarak mı, yoksa belli koşullar gerektiği biçimde mi bunları kullanmaları gerektiği yönünde yasal bir düzenlemenin olup olmadığını merak ediyorum.
Bu ülkede insanların yaşantılarında her türlü “özgürlüğü” vermeye çalıştıkları söyleyen AKP iktidarı, özellikle sivilleşme adı ile; kamuda saç ve sakalı, başörtüsünü, kılık kıyafeti serbestleştirirken, okullarda ise bazı firmaların para kazanmaları için “okuluna göre giysi” giyilmesini sağladığını görmekteyiz.
Bu ülkenin kurucusu Atatürk’e hakaret edenler gerektiği gibi sorgulanmıyor, ama devletin parasının nerede olduğunu soranlar farklı sorgulanıyorsa; getirildiği söylenilen özgürlük sözleri havada kalır!
ÇAY-Kur işletmelerine alınacak olan 500 kişi için, 32 bin 412 kişinin başvuruda bulunduğunu söylesem, ülkemizdeki işsizlik rakamlarının TÜİK tarafından açıklandığı gibi olup olmadığını sorgular mısınız!?
Böylesine sorgulamaları içeren yazılar yazdığım için kendimin de sorgulanması için her an hazır olduğumu, okurlarımın da, iktidarı “koşulsuz savunanlar” arasında benim gibi düşünenlerin varolduğunu görür gibiyim!...
Yorum Yazın