28 Mart, 2024, Perşembe
DOLAR32.334
EURO35.0886
ALTIN2296.2
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Savaş çığırtkanlığı yapmak!

Cumartesi günü Kanal D televizyonunda saat: 19.00 haberlerini izliyorum. Van’da atış için giden polis otosuna yapılan saldırı sonrasında 15 polis memurunun yaralanma olayı… Ardından Diyarbakır’da  İstasyon Meydanı’na yürümek isteyenler, polisin müdahalesi,  Milletvekilleri ile eylemcilere sıkılan su ve biber gazı…İskenderun ilçesinde gönüllü köy korucusunun çıkan çatışmada teröristlerce öldürülmesi…


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması ekrana geliyor. Başbakan Erdoğan Suriye sorunu üzerine konuşmaya başlıyor. Beşer Esad’a yükleniyor. Suriye’nin uçağımızı düşürmesi ile ilgili olarak; “Yurtta sulh, cihan da sulh mu deseydik?”diye bir tümce kullanırken bunun altında nelerin yattığını düşündüm.


“Yurtta sulh, cihanda sulh” tümcesi Mustafa Kemal Atatürk’e ait olduğunu biliyoruz. Sulh; barış anlamına geliyor. Başbakan Erdoğan, Atatürk’ün bu tümcesinden yola çıkarak neyi ima etmeye çalıştığını anlamaya çalıştım. Suriye’nin uçağımızı düşürmesinin ardından yapılan bazı açıklamaları  anımsıyorum. Yapılan açıklamalar da neredeyse pilotlar uçağı kendileri düşürmüş veya, uçaktaki bir arıza nedeniyle düştüğü yönünde sözler kullanılıyordu. Genel Kurmay’ın açıklamasında bile böylesi kuşkulu sözler basına yansımadı mı?


Başbakan Erdoğan konuşmasında birkaç kez yinelediği; “Yurtta sulh, cihanda sulh mu deseydik?” tümcesinin devamında, “Bize savaş açanlara, biz barış elini mi uzatsaydık?”diye sözlerini sürdürüyordu.

Başbakan Erdoğan bu sözlerle de yetinmeyerek; Ana muhalefet partisi Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da Suriye konusunda eleştiriyordu.


Suriye devlet Başkanı Beşer Esat’a öneriler getiren Başbakan Erdoğan’ın, uçağımızın düşürülmesi konusundaki dik(!) duruş göstererek sanki “Savaş çığırtkanlığı(!) yaparcasına konuşmalarını anlamakta zorlandım. Keşke dedim, bu sözler ABD kaynaklı ve işaretli kullanılan sözler değil de benim ülkemin başkanının sözleri olabilseydi(!)diye düşüncelere daldım.


Başbakan Erdoğan’ın konuşmaları ile ilgili haberler devam ediyordu. “Köprüler ücretsiz olacak!”


Allah’ım, neler oluyor, neler duyuyoruz bu memlekette!?


Osmaniye’den yola çıkıyorum, Ankara’ya gideceğim ama bizlerin vergileri ile yapılan bir otoyola girerken Osmaniye turnikelerinde bir makbuz alıyorum. Sonrası mı, her turnike de ücret ödemek zorundayım. Kendi memleketimin topraklarında, hükümetimin bizlerden topladığı vergilerle yaptırdığı yolları para ile geçmek zorundayım. Osmaniye’den Tarsus’a kadar otoyol gişelerinde ödediğim para aklıma geldi. Peki 10 yıldır neredeydiniz, bugün mü köprüleri ücretsiz yapmak aklınıza geliyor?


Devlet kasasına para gerek, bütçeye para gerek doğrudur. Kanal D haberleri devam ediyor; Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde TEDAŞ’ın elektrik kesintilerine tepki gösteren vatandaşlar yol kesip, güvenlik güçleriyle arbede  yaşamışlar.  Sık sık kesilen elektrikler nedeniyle zor durumda kaldıklarını mikrofona anlatan köylüler, daha da ileriye giderek TEDAŞ’ın trafolarının bulunduğu yeri taş yağmuruna tuttular. Bu vatandaşlar ki, elektriğe yüzde 19 zam geldiğinde sineye çekerken, hizmetlerinde daha sağlıklı olacağını düşünüyorlardı.  Elektriğe zam geliyor, ancak trafolarda yenileme yapılmazken, Köylüler sık sık kesilen elektrikler nedeniyle zorluklarını anlatabilmek için karayolunu kesiyor; karşılarına Jandarma çıkıyor. TEDAŞ’ın trafolarını taşlıyor; karşılarına polis copu ve gaz bombası çıkıyor.


Peki, bizim Başbakan mitinglerde neler konuşuyor? Suriye’ye meydan okuyor!.. Osmaniye ili olarak bir haftada ikinci şehidi toprağa veriyoruz. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar