Ankara’da yaşanan o üzücü olay var ya, o üzücü olayın, yani ‘katliamın’ zanlılarının kimliklerini açıklayan şeyin bir şeyin arka tarafında şeylemekte olduğunu duyumsadık.
Bir can pazarı yaşanırken, patlamanın yapıldığı saniyeler içerisinde şey ile o malum şeyin arasında gerçekleşen kiprit kutularından yapılarak aradaki ipin üzerindeki gezintilerdeki karıncaları görmek isteyen zatın, o anda fırtına nedeniyle kırnap ipinin sallanarak suratına çarpması sonucu, kulakları çınlamaya başladığı için fark etme duyularını yitiriverdi.
Bir kaplumbağa geldi olay yerine, o sıralarda efkarlanarak alabilmeyi unutma noktasına gelen çiçekçi kız bir anda şaşkınlık içerisinde ne yapacağını şaşırmıştı.
Hayatında ilk defa kaplumbağa görünümlü bir araç karşısında duruyordu. Aslında yaşı 35’in üzerinde olsaydı böyle bir otomobilin varlığından haberi olabilirdi. O eski yılları yaşamayan çiçekçi kız, bu günlerin ‘akıllı telefonları’ gibi akıllı otomobillerine binerek yaşıtları ile seyran ediyordu.
Aniden bir araç duruverdi, en güvenilir parka yakın yerde. Çiçekçi kız yolu karşıya geçecekti ki, o anda kaplumbağaya benzeyen bir otomobil önündeki halk otobüsüne çarpıvermesi ile ortalık bir anda sanki savaş alanına dönüverdi.
Çiçekçi kız öylesine korkmuştu ki, elindeki çiçek sepeti bir yana, kendisi bir yana serpili vermişti.
Patlamanın sesi bir anda ülkenin odak noktasında kırmızı bir tehlike işareti gibi gökyüzünü aydınlatmıştı ama, bu kırmızı ışığın ülkenin başkentindeki aydınlatması olayı beş aylık sürede üçüncü kez olması insanların kafalarını şey yapıyordu.
Çiçekçi kız elindeki sepetini kaybetmiş, patlamanın etkisi ile bir elektrik direğinin dibinde kalakalmıştı. O sırada nereden geldilerse, yaralıları hastaneye götürmek üzere çok sayıda ambulans olay yerine ulaşmışlardı.
Yaralıları götürdüler birer birer. Sağlıkçılar can pazarı yaşanan yerde can kurtarabilme uğraşı içindelerdi.
Akşam saatlerinde evlerine giderken, çoğunluğun genç yaşta olduğu insanların bir patlama sonucu can vermeleri ve yaralanmalı olayı ile ilgili medya orada bitivermişti. Onlar görevlerini yapmak istediği sırada, şey oluverdi. Yani şey demek istiyorum, “görme, gösterme!.. görüntüleme, yazma!...”
Hayda!... ne oluyor yahu! İnsanların toplu olarak bulundukları mekanlarda olumsuz olayların yaşanması sırasında, o görevliler medya çalışanlarının yanlarına gelerek, olayın çözümü için birliktelik önerir, görüntü ve bilgi isterdi! Bu gün ne oldu da, medya mensuplarına şey yapıldığını anlamak için Halk Kütüphanesine gidip “Karanlığın ayak izleri” konulu bir kitap olup olmadığını soracağım, eğer böyle bir kitap varsa tüm günümü bu kitabı okumaya vererek, bitirinceye kadar odamdan çıkmayacağım.
Ankara’nın adını duyduğumda, ülkemizin Başkenti, bizi yönetenlerin bir araya geldiği kent, her türlü sağlıklı yaşamın güzel olduğu İl, sorunların çözümü için başvurulması gereken noktanın odağı, bence bir hasta için doktor ve eczane olarak değerlendirmişimdir.
Memleketimin yönetimin odak noktasında, Kızılay’da, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı binalarına 300 metre uzaklıkta birilerinin şeylemesi sonucu 37 can giderken 75 yaralı olması düşündürücü bir olay değil mi?
Ankara’da; 10 ekim 2015 günü düzenlenen mitingde iki patlama oluştu. Canlı bombalar 100 kişinin ölümüne, çok sayıda insanın yaralanmasına neden olmuştu.
Tarih; 17 şubat 2016 günü askeri servis aracına düzenlenen bombalı saldırı da 29 kişi yaşamını yitirmişti.
İşte son olay, bunu da okuyamayanlara ne diyelim! “Terör olaylarını kınıyorum!” demek ile değil, yaşanan olayları iyi okuyabilmekle sorunlar çözümlenir. Gün olacak; Zaman ve zamana göre Ayak uyduranları, yağmurun yağdığı yere çadır kuranlar da okumayı öğrenecekler. Esenlikle…
Bir can pazarı yaşanırken, patlamanın yapıldığı saniyeler içerisinde şey ile o malum şeyin arasında gerçekleşen kiprit kutularından yapılarak aradaki ipin üzerindeki gezintilerdeki karıncaları görmek isteyen zatın, o anda fırtına nedeniyle kırnap ipinin sallanarak suratına çarpması sonucu, kulakları çınlamaya başladığı için fark etme duyularını yitiriverdi.
Bir kaplumbağa geldi olay yerine, o sıralarda efkarlanarak alabilmeyi unutma noktasına gelen çiçekçi kız bir anda şaşkınlık içerisinde ne yapacağını şaşırmıştı.
Hayatında ilk defa kaplumbağa görünümlü bir araç karşısında duruyordu. Aslında yaşı 35’in üzerinde olsaydı böyle bir otomobilin varlığından haberi olabilirdi. O eski yılları yaşamayan çiçekçi kız, bu günlerin ‘akıllı telefonları’ gibi akıllı otomobillerine binerek yaşıtları ile seyran ediyordu.
Aniden bir araç duruverdi, en güvenilir parka yakın yerde. Çiçekçi kız yolu karşıya geçecekti ki, o anda kaplumbağaya benzeyen bir otomobil önündeki halk otobüsüne çarpıvermesi ile ortalık bir anda sanki savaş alanına dönüverdi.
Çiçekçi kız öylesine korkmuştu ki, elindeki çiçek sepeti bir yana, kendisi bir yana serpili vermişti.
Patlamanın sesi bir anda ülkenin odak noktasında kırmızı bir tehlike işareti gibi gökyüzünü aydınlatmıştı ama, bu kırmızı ışığın ülkenin başkentindeki aydınlatması olayı beş aylık sürede üçüncü kez olması insanların kafalarını şey yapıyordu.
Çiçekçi kız elindeki sepetini kaybetmiş, patlamanın etkisi ile bir elektrik direğinin dibinde kalakalmıştı. O sırada nereden geldilerse, yaralıları hastaneye götürmek üzere çok sayıda ambulans olay yerine ulaşmışlardı.
Yaralıları götürdüler birer birer. Sağlıkçılar can pazarı yaşanan yerde can kurtarabilme uğraşı içindelerdi.
Akşam saatlerinde evlerine giderken, çoğunluğun genç yaşta olduğu insanların bir patlama sonucu can vermeleri ve yaralanmalı olayı ile ilgili medya orada bitivermişti. Onlar görevlerini yapmak istediği sırada, şey oluverdi. Yani şey demek istiyorum, “görme, gösterme!.. görüntüleme, yazma!...”
Hayda!... ne oluyor yahu! İnsanların toplu olarak bulundukları mekanlarda olumsuz olayların yaşanması sırasında, o görevliler medya çalışanlarının yanlarına gelerek, olayın çözümü için birliktelik önerir, görüntü ve bilgi isterdi! Bu gün ne oldu da, medya mensuplarına şey yapıldığını anlamak için Halk Kütüphanesine gidip “Karanlığın ayak izleri” konulu bir kitap olup olmadığını soracağım, eğer böyle bir kitap varsa tüm günümü bu kitabı okumaya vererek, bitirinceye kadar odamdan çıkmayacağım.
Ankara’nın adını duyduğumda, ülkemizin Başkenti, bizi yönetenlerin bir araya geldiği kent, her türlü sağlıklı yaşamın güzel olduğu İl, sorunların çözümü için başvurulması gereken noktanın odağı, bence bir hasta için doktor ve eczane olarak değerlendirmişimdir.
Memleketimin yönetimin odak noktasında, Kızılay’da, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı binalarına 300 metre uzaklıkta birilerinin şeylemesi sonucu 37 can giderken 75 yaralı olması düşündürücü bir olay değil mi?
Ankara’da; 10 ekim 2015 günü düzenlenen mitingde iki patlama oluştu. Canlı bombalar 100 kişinin ölümüne, çok sayıda insanın yaralanmasına neden olmuştu.
Tarih; 17 şubat 2016 günü askeri servis aracına düzenlenen bombalı saldırı da 29 kişi yaşamını yitirmişti.
İşte son olay, bunu da okuyamayanlara ne diyelim! “Terör olaylarını kınıyorum!” demek ile değil, yaşanan olayları iyi okuyabilmekle sorunlar çözümlenir. Gün olacak; Zaman ve zamana göre Ayak uyduranları, yağmurun yağdığı yere çadır kuranlar da okumayı öğrenecekler. Esenlikle…