29 Mart, 2024, Cuma
DOLAR32.3744
EURO35.0772
ALTIN2325.3
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Sakin olmak!

Sakin olmak nereye kadar? Sakinlik istemek nereye kadar? Sakinleşebilmek nereye kadar?


Bu günlere  nasıl gelindiğinin sürecine bakalım. Barış sürecinin başladığı ilk günlerden başlamak üzere, Mavi Marmara baskını ve ardından Suriye’deki gelişmeleri anımsayalım.


Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınanların sayılarının bugün 1,5 milyon kişi dolayında olduğunu öğreniyoruz. Öylesine güçlü bir devletiz ki, komşularımızda burnu kanayanlar, ülkesinden kaçanlar ve gerçekten mazlum olanlar, herkesi kabul edip bağrımıza basıyoruz ve besliyoruz.


Konuksever ve iyiliksever devlet anlayışı içerisinde, barış diye bağırırken gün geldi, hesapsızca projelerini hayata geçirmek isteyen siyasetçilerin ve yöneticiler yüzünden kendi içimizde barış arayışına girdik.


Bakın iki üç gündür ülkemizin değişik il ve ilçelerinde yaşanan olaylara, yaşanan üzücü olayların içerisindeki örgütlerin eylemlerine. Daha doğrusu örgütler demeyelim de örgüt sempatizanlarının eylerini inceleyin.


İŞİD’in kuruluş amacı neydi, PKK’ya karşı mı kurulmuştu? Hadi diyelim öyle oluşturuldu, ancak bunun ardından gelecek olan olaylar iyi hesaplanmadı mı?


Komşu ülkelerde İŞİD kanlı eylemlerini gerçekleştirirken, birden Türkiye karışmaya başladı. PKK sempatizanları yurdun değişik bölgelerinde sokak eylemlerine başladı. Güneydoğu’da bazı bölgelerde Hüdapar ile PKK arasında gerginlik ve olaylar gündeme geldi.


Bu yaşanan süreci iyi değerlendirmek gerekiyor. Hüdapar bir siyasi parti, ancak bunun yan kuruluşları olarak bir örgütlenme anlayışı bulunuyor. PKK ile Hüdapar’ın arasındaki kavganın nasıl oluştuğu ve sonuçların nereye varacağını da iyi hesap etmek gerekiyor.


Şu anda terör denildiğinde akla İŞİD gelirken, İŞİD ile PKK kavgasındaki olayların Türkiye ayağında polis ve askerlerimiz arada ezilme tehlikesi yaşıyorlar.


Sokağa çıkma yasağının konulduğu il ve ilçelerde esnaf işyerlerini açamıyor, öğrenciler okullarına gidemiyor. Belediye araçları yakılıyor, sokakta insanlar durdurulup kimlik sorulurcasına hangi tarafta oldukları soruluyor. Daha dün Adana’da böyle bir olay yaşanmadı mı?


Bundan üç yıl önceleriydi, bu sütunlarda ülkemizin Suriye’deki olaylara doğru sürüklenmeye çalışıldığını yazdığımda, “Türkiye’de böyle olaylar olmaz”diyenleri anımsıyorum.


Yıllardır İsrail ve Amerika’nın planladığı projelerin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin paylaşılmak istenmesi noktasında komşu ülkelerle ilişkilerde sürekli olayların içine çekilmemizi sağlamaya çalıştılar. Yöneticilerimizle yapılan görüşmelerde, farklı, eylemlerinde farklı olan ülkelerin amaçlarının ne olduğunu çözebilmek için ince eleyip sıkı dokumayan yöneticilerimizin yüzünden işte bu günlere gelindi.


Şu anda ülkemizin dört bir köşesinde İŞİD karşıtı gösterilerin yanında, farklı amaçlarla da gösteriler yapılıyor. Halkın sokağa döküldüğü, eylemlerin artması ile birlikte gün olup güvenlik güçlerinin bile yetersiz kalacağını düşünün. Bulanık suda balık avlamak isteyenlere gün doğdurmamak gerekiyor.


Ortadoğu ülkelerindeki terör olayları ve iç karışıklıkların bir ateş parçasının da Türkiye’ye düştüğünü kabul edelim artık. Bu günlere nasıl gelindiğini çözebilmek için, hatanın başladığı yere dönmekle sorunu çözebiliriz. Bu da zor olacağına göre, sabırla bu işler sonuç vermeyebilir. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar