20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Şairin Şiirini okumak

Şair vardır; şiirleriyle okuyana duygu dolu anlar yaşatır. Şair vardır; şiirleriyle okuyanı hüzünlendirir. Şair vardır; şiirleriyle okuyanı coşturur…

Okuduğu şiir nedeniyle yargılanan ve cezaevine konulan kim olursa olsun karşı olmayı kendime görev bilirim.

Tıpkı 17 Aralık 1997 tarihinde Siirt’teki meydanda, 1912 yılında Ziya Gökalp tarafından yazılan bir şiiri okuduğu için, 1999 yılında Pınarhisar Cezaevine konulan Recep Tayyip Erdoğan’ın o günkü yaşadıklarına karşı olduğum gibi.

Erdoğan’ın okuduğu bu şiir, MEB’nın, Talim Terbiye Kurulu onayı ile geçmiş ve öğrencilerin kitaplarında yeralıyordu.

Ziya Gökalp’in 1912 yılında yazdığı şiirindeki dizelerde yazılanları belleğinde not ederek okuyan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutuklanmasına ve cezaevine girmesine neden olan şiirin dizelerinde yazılanları paylaşmak istiyorum: “Minareler süngü, kubbeler miğfer; camiler kışlamız, müminler asker.

Bir şey beni sindiremez; gökler, yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa; Biz oyuz ki; imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş; zaferlerin kapısı, Anadolu'nun tapusu Malazgirt'ten ta Çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar bizi zaferden zafere koşturan şey işte şu anda içinde bulunduğumuz inanç birliğidir.' Bu yolda böyle yürüdük. Buralara böyle geldik.”

Böylesi bir şiir okuduğu için bir insanın cezaevine gönderilmesi olayı bence doğru bir yargılama olmamalıydı.

Ancak, böylesi bir yargılama Erdoğan’a siyasi kapıları açmaya başladı. 42 bin kişi ile bir kamuoyu araştırması yapıldı. “millet ne diyor?”denilerek yola çıkıldı ve ardından parti kuruluş çalışmalarına başlandı.

Siyasi Parti Kuruldu, seçim sürecine girildiğinde meydanlarda halkla buluşmalar başladı.

O günlerdeki konuşmaları araştırdım, Erdoğan’ın konuşmalarını okuduğumda; "Biz gücümüzü medyadan değil meydandan alıyoruz. Gücümüzü baronlardan elitlerden değil gece bize dua edenlerden alıyoruz. Biz sırtımızı YPG'ye PKK'ya dayayanlardan değil meydanları dolduran halkımızdan alıyoruz. Sizler bize sahip çıktığınız sürece çözüme kavuşturamayacağımız mesele yoktur."diyordu.

Aradan yıllar geçti, bugün Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı.

Bu günlerde 104 imzalı Emekli Amiral’in imzasını taşıyan bir “bildiri veya öneri ya da uyarı” nasıl değerlendirilse değerlendirilebilir.

Emekli Amiral’lerin bu ülke için yıllarını vatan için harcadıklarını düşünerek, ne demek istedikleri veya neleri anlatmaya çalıştıkları yönünde SARAY’a davet edilip görüşlerinin alınması zahmetinde neden bulunulmadığını merak ediyorum!

İnsanları konuştukları, yazdıkları veya okuduklarından dolayı gözaltına alabilirsiniz, hatta cezaevine bile koyabilirsiniz.

Anımsarsanız, 15 Temmuz darbe girişiminde bile Cumhurbaşkanı’nın en yakınındaki yaverinin “Darbeci” konumunda, hatta, uçakla getiren “pilot” bile darbeci olarak tanımlanmıştı.

Allah aşkına, 104 Emekli Amiral’in bildirisindeki anlatmak istedikleri “Öneri-uyarı” sözlerini gündem değiştirme adına nasıl yorumlayarak servis edildiğini  birileri çıkıp ta anlatsın!...

 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar