20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2498.1
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Poşetteki ayakkabı !..

Gün boyu çalışmanın ardından, gazetenin haberlerini hazırladım, günlük köşe yazımı da birlikte sayfa sekreterine verdikten sonra, çarşı içerisinde biraz dolaşıp nefes alayım dedim.

Çarşı merkezinde dolaşırken bazı esnaflar kentin sorunlarını bana anlatmaya çalışıyorlar, gazetecilerin Belediye Başkanı ile arasında herhangi bir ‘anlaşma’ olup olmadığı yönünde de yorumlar yapıyorlardı.

Benim ‘aykırı’ bir gazeteci olduğumu bilenler ise böylesi sorular karşısında karşı gelerek, benden yana tavır koyuyorlardı.

Ne olacaktı ki, birileri gazetesinde yerel yönetimin eksik veya aksaklıklarını gündeme getirdiğinde, bir başka gazete yerel yönetimi sırtına alırsa ve Belediye Başkanının çalışmaları ile ilgili ‘başarılı’ çalışmalardan sözeden haberler yayınlarsa o kentin kurtuluşu nasıl olabilirdi?

Yıllar öncesindeydi,  Belediye hizmetlerindeki eksik veya aksaklıkları yazdığım her haber duyarsızlıkla karşılandığı için, bir noktada ben de ‘boş’ vermeye karar verir duruma gelmiştim.

Yolları, kaldırımları ve diğer sorunları gündeme getiriyorum, Belediyenin ilgili kurumlarının yetkilileri duyarsızlık içerisinde. Ben bu haberleri yaparken yereldeki Belediye Başkanının siyasetindeki partililer beni sokakta gördüklerinde eleştiriyorlar ve tepki gösteriyorlar. “Görmeyiver!”diyorlar.

Olaylar böyle gelişirken, yazdığım haberlerden dolayı halkımızdan ‘teşekkür’ beklemekle geçiyor günlerim. İnsanlar duyarsız olmuş, aslında duyarsızlık değil, gazete okumak hale getirilmişler.

Daha dün çarşıda karşılaştığım bir esnafın kentteki bir sorunu bana haber yapmam için anlatmaya çalıştığı sırada sözünü kesip, bu olayı haberleştirdiğimi, hatta köşe yazımda bile gündeme getirdiğimi söyledim. Ancak, gazete okumadığını ve kentteki yerel gazetelerin haberlerinin neredeyse tamamının aynı haberlerden oluştuğundan dert yandı.

Ayakkabım yırtılmıştı, tamir için girdiğim yerde, ayakkabı da satılıyordu. Yılların ayakkabı tamirci ustası bana yeni bir ayakkabı vermek istedi. Bu arada elektrik sayaç okuma görevlileri içeriye girmişti. Bana çay söyleyen ayakkabı tamirci ve satıcısı, elektrik sayaç okumada görevli işçilere de çay ikram edeceğini belirtti.

Görevlilerden biri beni tanımış olmalı ki, adımla birlikte konuşarak; kentteki gazetelerin bedava dağıtılması ile gazetelerin neredeyse tamamında aynı haberlerin yayınlanması olayı ile ilgili bir soru yöneltti.

Dinledim sonuna kadar, ardından da anlattım orada bulunan herkesin bilmesi gereken olayları tüm ayrıntılarına kadar.

Aldığım ayakkabıyı bir poşete koyarak gazete bürosuna geldim. Akşam işlerimi bitirip elimde ayakkabı poşeti ile eve doğru yürüyorum, hava kararmak üzereydi.

Sokakta yürürken eli bıçaklı biri önümü keserek, elimdeki poşeti isterken, bıçağı yüzüme doğru sağa-sola savurmaya başladı.

Kentte bir çok insanın tanıdığı ve  yaşantısını idare ettiği biri olması nedeniyle, onunla tartışmaya veya söz anlatmaya gelmeyeceğini düşündüm. İkna çabalarımda boşa gitmişti. Çaresiz teslim olmak zorundaydım ve elimdeki ayakkabı poşetini verdim.

Eve geldiğimde olayı eşime anlattım, yeni bir ayakkabı aldığımı ama yolda elimde getirirken birilerine verdiğimi söyledim.

Eşim, hiddetle bana kükreyerek; “Sen deli misin!” dedi.

Ben de; “Hayır! Deli olan ben değil, benim ayakkabımı isteyen deliydi!”diye konuştuğumda odada bir sessizlik hakim olmuştu.

Yaşadıkları kentlerde her zaman kendilerini ‘ön plana’ çıkarma adına farklı arayışlar içinde olanlar, önce kendilerini denetlemeli diye düşünüyorum. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar