20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2498.1
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Portakal çiçeği

Kentin cadde ve sokaklarında dolaşırken bazı anlar oluyor ki, yıllar ötesine götürüyor insanı.

Portakal bahçelerinin sık olduğu Osmaniye’de, yükselen çok katlı binaların altında kalan portakal ağaçlarının çiçek kokularını özler olduk.

Köyden şehre gelirken, yol boyu yürürdük cadde ve sokaklardan. Yol boyu yürürken kendimizi köyde gibi hisseder, portakal çiçeklerinin kokuları arasında şehre girerdik.

O portakal ağaçları ve çiçeklerini özler olduk, ama yine de bazı sokaklardan geçerken mis gibi portakal çiçeği kokusuna rastlayabiliyoruz.

Raufbey mahallesinde Alpaslan Türkeş caddesi üzerinden geçerken bir sokağa girdim. Bu sokaktan geçip, Atatürk caddesine kısa yoldan yürümek istemiştim. Sokağa girdiğim anda portakal çiçeklerinin kokuları ile kendime geldiğimi anımsıyorum.

Oh be dedim kendi kendimi! Şehrimizde portakal çiçeklerinin kokuları ile yürümek te varmış. Merak bu yana yol boyu yürürken mis gibi portakal çiçeklerinin kokusunun bu günlere kadar nasıl kaldığını ve buranın hangi sokak olduğunu düşünmeye başladım.

Sokağın orta yerinden geri dönüp adına bakmak geldi içimden. Ani bir dönüş yaparak sokağın girişine kadar yürüdüm ve “Çardaklar sokak” yazısını gördüm.

Sokağın sağ tarafında yükselen çok katlı binaların karşısında portakal, yeni dünya ve incir ağaçları vardı. Geniş bir bahçe içerisindeki portakal ağaçlarının üzerine kar yağmış gibiydi. Çiçekler burcu burcu kokarken, oturup portakal ağaçlarından yere düşen çiçek yapraklarını dizmek geliyordu içimden. 

Birden çocukluk yıllarımı anımsadım. İlkokula giderken portakal çiçeklerinin açtığı günlerde yere dökülen çiçekleri toplar, elimize iğne ile iplik alırdık. Sonra çiçekleri mendilimizle eve getirir, oya işler gibi taç yapmaya çalışırdık. Bazı anlarda ise tespih gibi dizer, okulda öğretmenlerimize hediye ederdik. Portakal çiçeklerinin iple dizilmiş halini parmakları ile okşadığımız her saniye kokusu sınıfımızda hoş bir güzellik getirirdi.

Günlerce, hatta aylarca portakal çiçeklerinin ipteki hali bozulmaz, rengi kahverengiye dönüşse bile kokusunu yitirmezdi. Öğretmenlerimiz aldıkları portakal çiçeklerinden dizilmiş tespihleri sınıftaki Atatürk portresinin üzerine koyar, her sabah sınıfa girdiğinde parmakları ile okşadığında sınıfımıza kolonya serpişlim gibi koku gelirdi.

O günleri ve yılları anımsadım birden! Çardaklar sokaktaki portakal ağaçlarından çevreye yayılan çiçek kokularının daha kaç yıl devam edeceğini düşünmeye başladım. Acaba diyorum kendi kendime; bu ağaçlar betonlaşmakta olan kentimize daha ne kadar direnebilecek!? Birkaç yıl sonrasında bu portakal ağaçlarının da beton yığınları altında kalarak, çiçek kokularını daha çok mu özler hale geleceğiz.

En önemlisi de bugünkü çocuklarımız portakal çiçeklerini iplere dizmiyorlar, hatta bilemeyenler bile var. 

Bizim çocukluğumuzda, körebe, yakan top, mendil kapmaca, gala yıkmaca, çelik- çomak, küşkü ve benzeri oyunlarımız vardı.

Mahalledeki yaşıtlarımızla şen-şakrak bu oyunları oynar, kavga etsek bile yarım saat geçmeden barışır, küslük duymazdık!

Portakal çiçeklerinin kokuları ile büyürken paylaşım ve dostça arkadaşlıklar vardı! Şimdi o günleri anımsamak içen portakal çiçeği kokan sokaklar bile bize yetiyor. Saygılarımla…
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar