Anayasamızın 142. Maddesine göre, mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Anayasanın “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” başlıklı mülga 143. Maddesi 07.05.2004 tarihinde kaldırıldıktan sonra doğan boşluğu doldurmak üzere gelen “özel yetkili mahkeme”ler konusundaki tartışmalar hız kazanmıştır.
Bu mahkemelerin de kaldırılarak tamamen normal yargılama usul ve süreçlerine dönülmesi yönündeki önerilerin ihtiyatla karşılanması gerekmektedir.
Kamuoyunda, “özel yetkili mahkeme” denilince, ilk başta süper yetkili özel bir mahkeme türü akla gelmektedir. Bu algının kaynağı yaşanan ve yaşanmakta olan olgulardır.
Yetkilerini tartışmalı şekilde apar topar kullanan, uzun tutukluluk süreleri yüzünden kamu vicdanını rahatsız eden uygulamalara yol açan bu mahkemelerin, terörle mücadele bağlamındaki kritik rolleri de bu yüzden biraz gölgede kalmaktadır.
Hal böyle olunca, evrensel demokratik değerlerle örtüşmeyen DGM modelinin yumuşatılmış şekli bir “özel mahkeme” anlayışı sürmüş olmakta ve “light DGM” tipi bu mahkemelerin tamamen kaldırılmasını savunan görüşler ileri sürülmektedir.
Kısaca, “Özel Yetkili Mahkeme” ; CMK’nin 250. maddesinde sayılı suçlara bakan mahkeme demek. Bu mahkemede görev yapan her hâkim ve savcı özel yetkili mahkemenin hâkimi ve savcısıdır.
DGM’lerin ikamesi niteliğinde olan ve doktrinde özel ağır ceza mahkemesi olarak adlandırılan bu mahkemelerde yargılamaların kovuşturma ve soruşturma safhalarında, HSYK tarafından görevlendirilen Cumhuriyet savcıları görev yapacaktır. Bu şekilde görevlendirilen Cumhuriyet savcıları “özel yetkili savcı” olarak adlandırılmaktadır.
5271 sayılı Kanunun 250’nci maddesinin 1’inci fıkrasında özel ağır ceza mahkemelerinde görülecek ve dolayısıyla özel yetkili savcıların görev alanına giren suçlar sayılmıştır.
Bu suçların kapsamı gereksiz yere oldukça geniş tutulmuştur. Teknik olarak resmi adı “özel yetkili ağır ceza mahkemesi” olan bu mahkemeler için “yumuşatılmış” ya da “Soft DGM” nitelemelerine davetiye çıkaran kaynak, tam da bu noktadır. Bu kaynağın yapıcı bir anlayışla düzeltilmesi şarttır.
Şu halde, özel yetkili mahkemelerin tamamen kaldırılması yerine en azından şimdilik görev alanının terör ve şiddetle sınırlandırılması ve daraltılması daha uygun görünmektedir.