Savaşların olmadığı, barış ve dostluk içerisinde yaşamanın ümitleriyle yaşar, yine aynı duygularla yaşama adına söylevler verilir.
Terör olaylarında şehit düşen asker ve polisler için devlet şehidin ailesine maaş bağlar. Şehit verilen her can için bağlanan maaş karşısında aileler bir kez daha yıkılırlar.
Polis ve askerlerimizin ölmemeleri için verilecek olan uğraş sonunda devlet kasasından da ‘şehit ailesine maaş’ adı ile bir para ödenmemesi yönünde ciddi önlemlerin alınması daha akılcı bir yol olsa gerek.
Son olarak Ankara’da yaşanan üzücü olayların ardından ölü sayısının 100’e yükseldiğini öğreniyoruz.
Devlet, bu olayda yaşamını yitirenlerin ailelerine ve sakat kalanlara belli maaş bağlama kararı aldı.
Keşke böylesi üzücü olaylar yaşanmamış olsa diye hala ümitlerimizi yitirmiş değiliz.
Bir yandan olayların şüphelileri aranırken, bir yandan olayın net olarak aydınlatılması için basına yayın yasağı getirilirken, en önemlisi olarak yeni oluşması olası olaylara karşı daha özenli çalışmaların yapılması gerektiğini de sanırım ülkemizi yönetenler gerektiği şekilde uygulamaya koyma uğraşında yoğunluklarını artırmış olmalılar.
1 kasım seçimleri yaklaşıyor, bazı ağızlardan sandıklardaki ‘güvenlik’ konuşuluyor. Halkın sandığa gidebilmesinde ve siyasilerden yana tercih yapabilmesi olayında engel olabileceklerin amaçlarını iyi okumak gerekiyor.
Halkın, kendi tercihini yapabilmek adına sandığa gitmesini engellemek, halkın özgür iradesini de engelleme anlamını taşır.
Halkın özgür iradesini engelleyenler yine halkın topyekün tepkileriyle karşılaşır. Eğer böylesi bir engelleme eylemini terör örgütü yapmak için planlar kuruyorsa, ki terör örgütünün gerçekleştirebileceği böylesi bir eylem karşısında halkın tepkilerinin nereye varacağını da iyi anlamış olması gerekir.
Terör örgütünün amaçları bellidir, ancak halkı karşısına almaya kalktığı anda örgütlü gücünü her geçen kaybetmeye mahkumdur.
Dünyanın değişik ülkelerinde böyle olduğu gibi, ülkemizde de böyle olması büyük bir olasılıktır.
Son yıllarda köylerdeki insanlara yapılan baskınlar, okulların yağmalanması, köprülerin yıkılması, halkın ulaşım araçlarının yakılması terör örgütleri tarafından eylemlerinin duyurulması’nı amaçlamış olsalar da, yapılan eylemler halka karşı olduğu için, her geçen gün halkı karşılarında yoğun şekilde alma durumuna geldiler.
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, terör örgütlerinin eylemlerindeki değişimler, toplu katliamlar karşısında, bazı anlarda eylemlerin oluş biçimlerini okuyabilmekte zorlanıyoruz.
Bazı anlarda eylemlerin sonunda ortada delil veya şüphelilerin bulunamamış olması yine akıllara durgunluk veriyor.
Tabandaki vatandaş, duyduğu her ölüm karşısında ülkesindeki yaşamın geleceğinden kaygılı olmaya başladı. İnsanların birbirlerine karşı hareketleri değişmeden, eski yıllarda olduğu gibi selamlaşmaların, el sıkmaların ve birbirleriyle kucaklaşmaların azalması yerine artmasını ümit ederek yaşanır oldu.
Siyasilerin iki dudağının arasından çıkacak sözcüklerin, vatandaşın aklında güzellik veya çirkin eylemler oluşturabileceğini unutmadan güzel sözcükleri kullanmalarını bekler olduk. Saygılarımla…
Terör olaylarında şehit düşen asker ve polisler için devlet şehidin ailesine maaş bağlar. Şehit verilen her can için bağlanan maaş karşısında aileler bir kez daha yıkılırlar.
Polis ve askerlerimizin ölmemeleri için verilecek olan uğraş sonunda devlet kasasından da ‘şehit ailesine maaş’ adı ile bir para ödenmemesi yönünde ciddi önlemlerin alınması daha akılcı bir yol olsa gerek.
Son olarak Ankara’da yaşanan üzücü olayların ardından ölü sayısının 100’e yükseldiğini öğreniyoruz.
Devlet, bu olayda yaşamını yitirenlerin ailelerine ve sakat kalanlara belli maaş bağlama kararı aldı.
Keşke böylesi üzücü olaylar yaşanmamış olsa diye hala ümitlerimizi yitirmiş değiliz.
Bir yandan olayların şüphelileri aranırken, bir yandan olayın net olarak aydınlatılması için basına yayın yasağı getirilirken, en önemlisi olarak yeni oluşması olası olaylara karşı daha özenli çalışmaların yapılması gerektiğini de sanırım ülkemizi yönetenler gerektiği şekilde uygulamaya koyma uğraşında yoğunluklarını artırmış olmalılar.
1 kasım seçimleri yaklaşıyor, bazı ağızlardan sandıklardaki ‘güvenlik’ konuşuluyor. Halkın sandığa gidebilmesinde ve siyasilerden yana tercih yapabilmesi olayında engel olabileceklerin amaçlarını iyi okumak gerekiyor.
Halkın, kendi tercihini yapabilmek adına sandığa gitmesini engellemek, halkın özgür iradesini de engelleme anlamını taşır.
Halkın özgür iradesini engelleyenler yine halkın topyekün tepkileriyle karşılaşır. Eğer böylesi bir engelleme eylemini terör örgütü yapmak için planlar kuruyorsa, ki terör örgütünün gerçekleştirebileceği böylesi bir eylem karşısında halkın tepkilerinin nereye varacağını da iyi anlamış olması gerekir.
Terör örgütünün amaçları bellidir, ancak halkı karşısına almaya kalktığı anda örgütlü gücünü her geçen kaybetmeye mahkumdur.
Dünyanın değişik ülkelerinde böyle olduğu gibi, ülkemizde de böyle olması büyük bir olasılıktır.
Son yıllarda köylerdeki insanlara yapılan baskınlar, okulların yağmalanması, köprülerin yıkılması, halkın ulaşım araçlarının yakılması terör örgütleri tarafından eylemlerinin duyurulması’nı amaçlamış olsalar da, yapılan eylemler halka karşı olduğu için, her geçen gün halkı karşılarında yoğun şekilde alma durumuna geldiler.
Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, terör örgütlerinin eylemlerindeki değişimler, toplu katliamlar karşısında, bazı anlarda eylemlerin oluş biçimlerini okuyabilmekte zorlanıyoruz.
Bazı anlarda eylemlerin sonunda ortada delil veya şüphelilerin bulunamamış olması yine akıllara durgunluk veriyor.
Tabandaki vatandaş, duyduğu her ölüm karşısında ülkesindeki yaşamın geleceğinden kaygılı olmaya başladı. İnsanların birbirlerine karşı hareketleri değişmeden, eski yıllarda olduğu gibi selamlaşmaların, el sıkmaların ve birbirleriyle kucaklaşmaların azalması yerine artmasını ümit ederek yaşanır oldu.
Siyasilerin iki dudağının arasından çıkacak sözcüklerin, vatandaşın aklında güzellik veya çirkin eylemler oluşturabileceğini unutmadan güzel sözcükleri kullanmalarını bekler olduk. Saygılarımla…
