Mutlu şehir!..

Vatandaşlarımızın mutlu olup olmadıklarını tartışmak gibi bir niyetim yok, ama en küçük olaylarda bile ‘mutlu olabilen’ vatandaşlarımızı gördüğümde, kendi sorunlarımı unutuveriyorum.

İnsanlarımız kendilerini mutlu edebilmek adına çalışıp, çırpınıyor ve bu uğurda özverileri ile ekmek parası kazanma peşinde koşuştururken onları anlayabilenlerin güzel sözleri bile onları hoşnut etmeye yetiyor.

Bir kentin “mutlu şehir” olarak tanımlanması veya tanıtılması önemli değil, o kentte yaşayan bireylerin mutlu yaşayabilmeleri olsa gerek.

Türkiye’de TÜİK verilerine göre insanların yaşadığı “Mutlu şehir” olarak Sinop ilimiz olarak açıklanmaktadır. 80. İl Osmaniye’de ise Belediye tarafından “Mutlu şehir” sloganı kullanılmaktadır.

Covid-19 salgını ile ilgili yaşanılan olumsuzluklara baktığımızda, pozitif vakaların kırmızı noktada olduğu Osmaniye ile son verilere göre Sinop İli isimleri  akıllara durgunluk veriyor! En çılgın ve en güncel pornoları donma kasma olmadan izleyebileceğiniz siteleri görüntülemek için porno yazarak çeşitli siteler görüntülersiniz. Aile içi, üvey fertlerle olan seks videoları için arama motorlarına ensest porno yazarak karşınıza çıkan sitelerden notmik pornoya girebilirsiniz.

Mutlu insanların yaşadığı yerleşim yerlerinde mutluluk görülür! Söylemekle “Mutlu” olunmaz, ancak yaşanır veya yaşatılır!

Kırsal alandaki köylerimizden kente gelen kadın ve erkeklerimizle karşılaşıyorum. Onlar ki, birkaç ayda bir veya önemli günlerde şehire gelip gereksinimlerini aldıktan sonra gözlerindeki ışıltı, ellerindeki aldıkları ürünleri ile uçarcasına köy dolmuşuna doğru yürürler.

60 yaşlarındaki bir kadın eşi ile birlikte kente gelmiş, kuzune bir soba alıp köy dolmuşunun durağına doğru yürüyor. Eşinin elinde soba, kadının elinde ise boruları… Konuşurken onlara kulak veriyorum; “Ne iyi ettin de bunu evimize aldın Salih!.. Çocuklarımızı evlendirip yuvadan uçtular, torunlarımız bayramlarda geldiğinde onlara güzel kömbeler yapmak için bu kuzune soba iyi olacak, Sağol herif!..”

Konuşmalarındaki samimi sevinç mutluluklarının ifadesi olarak benim gibi çevreden kulak misafiri olanları da  mutlu ediyordu.

Çay bahçesindeki çimler üzerine kurulmuş masaya iki genç geliyor. Lise öğrencileri yaşlarındaki bu gençler oturmak istedikleri sırada birbirlerine sandalye vermeye çalışıyor. Bu arada garson başlarında ne içeceklerini sorduğunda, her ikisi birden; “Ne içersin canım!”diye aynı anda konuşuyorlar. Genç kız ile erkeğin aynı andaki konuşmaları, garsonu da mutlu ediyor!

Bir baba köyden kente gelirken, arkasından ağlayan torununu da getirmek zorunda kalmış. 7 yaşındaki torunu ile  caddede yürürken karşıya geçmeye çalıştığı sırada, otomobili görünce duruyor ve torununun elini sıkarak durmasını istiyor. Bu arada otomobil sürücüsü el işareti ile geçmesini gösteriyor. Köyden kente gelen vatandaş, bir otomobilin durması ve torunu ile birlikte yürürken geçmelerine izin vermesine bir anlam veremiyor ve seviniyor.

Torunu soruyor; “Dede, biz geçerken bu taksi neden durdu, şoförü seni tanıyor mu yoksa!?”

Köylü vatandaş torununa ne diyeceğini bilemiyor ama, çocukluk yıllarından öğrendiği  Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini anımsayıp; “Sevgili torunum! Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, ‘Köylü Milletin efendisidir!’ demişti sözlerinin birinde. Sanırım bugün cadde ve sokaklarda bu sözü uygulamaya çalışıyor şoförlerimiz. Demek ki Atatürk’ü unutmamışlar!...”diye konuşuyor.

Bir bankaya kredi başvuru yapmasının ardından haftalar geçen bir vatandaşın telefonu çalıyor. Kredi verileceğini öğrenen vatandaş, kaç yıllığına ve ne kadar faiz ödeyeceğini düşünmeden bankaya koşarak imzasını atıp parasını ödedikleri günde alıyor.

Vatandaşlarımızın gözlerindeki bu ışıl ışıl güzelliklere seviniyoruz. Mutlu vatandaşlarımızın yaşadığı bir kentte olmak kadar güzellik olabilir mi!?

Sade ve saf vatandaşlarımız böylesi küçük olaylarla mutlu olurken; Çıkarlarla ve yalancı mutluluklar yerine, gerçek mutlulukları yaşamadığı halde “Mutluyum!”diyenlerin elbiselerinin dışındakileri değil de, iç çamaşırlarındaki yırtıkları  görebilmek önemli!...