04 Mayıs, 2024, Cumartesi
DOLAR32.34
EURO34.879
ALTIN2393.5
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Milli bir Eğitim’e ihtiyaç var!

Yaşı 50’nin üzerinde olanlar okul çağlarını anımsadıklarında; matematik dersinde insanların ekonomik yaşantıları üzerine hesaplamalar anlatılırdı.

Çay, şeker, kömür ve benzeri tüketim ürünlerinin kilogram ve fiyatları üzerine hesaplamalar öğrencilere öğretilirdi.

Süreç içerisinde “modern matematik” öğrencilerin dünyasında yerini aldı. Sadece matematik dersinde mi değişiklik uygulamalar yaşandı.

Ortaokul sıralarında “Yurttaşlık” dersinde öğrenciler sosyal ve toplumsal ilişkilerde saygın yaşamayı ve yaşatılmasını sağlayan eğitim ve öğretimler görüyorlardı.

Ortaokul sıralarında “el işi” dersinde, öğretmenler teorik bilgileri pratiğe dönüştürerek; tahta parçalarından değişik kullanım malzemeleri yapılmasını sağlarlardı.

Ortaokul son sınıfta okurken, okulumuzun laboratuvarında çalıştığımız tıbbi pratik uygulamayı unutamıyorum.

Bir kavanoz içerisinde getirdiğimiz kurbağayı, öğretmenimizin bilgileri doğrultusunda önce bayılttık, ardından da tahta üzerine yatırıp dört ayağını toplu iğne ile tutulmasını sağladık.

Sonra da bir jiletle göğsünü kesip, sonra yeniden dikilmesini sağlamıştık.

Kurbağanın iç organlarına zarar vermeden göğsünü açıp, yeniden dikmemizin ardında da yaşayıp yaşamadığını gözlemlemiş ve başarılı da olmuştuk.

Bu anlattıklarım 1970’li yılların devamındaki okullarımızdaki eğitim ve öğretimlerden oluşuyor.

Öğretmenlerimiz mesleğini severek yapıyor, öğrencilerine bilgilerini aktarmak için elinden gelen uğraşı veriyordu. ;

Sınıftaki karatahtaya tebeşirle yazdıklarımızı silmek için kendi yaptığımız; tabanı keçeden oluşan tahta silgi  kullanıyorduk.

Sınıftaki bir ampülün arızalanması veya patlaması sırasında öğretmenimiz değiştirirdi. Elektrik vardı ama, o bizi değil biz elektriği kullanarak yaşıyorduk!

Tüm bunları ne için anlattığımı düşünmeye başladığını sezinliyorum. O günkü zor koşullarda eğitim ve öğretim gören öğrencilerin, bugün teknolojinin tüm olanaklarından yararlanarak okuyan öğrencilerden farklı olduklarını anlatmaya çalışıyorum.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarımızda bugünkü eğitim-öğretim uygulamasına göre; teorik bilgilerin pratiğe dönüştürülmesinde yukarıda anlattığım olaylar yaşanıyor mu? Lise mezunu bir öğrencinin, evinde ampül patlasa, yenisini alıp yerine takmak için elektrikçi çağırıyor.

Okullarımızda “kara tahta-tebeşir-silgi” kullanılmıyor ama, “akıllı tahtalar” üzerindeki görüntülerde bir hata oluştuğunda öğretmenlerimiz bu hatayı giderebiliyor mu?

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı, Liseler de “sınıf tekrarının yeniden başlayacağı” yönünde bir açıklama yaptı.

Devamsızlıktan dolayı sınıfta kalmanın bile “rafa kalktığı” süreçte eğitim ve öğretim verilirken, Bakanlığın neyi amaçladığını merak ediyorum.

Eski yıllardaki eğitim ve öğretimi beğenmeyenler, geriye dönüp te; siyaset yapmadan konuşsunlar! O yıllarda 20 gün devamsızlığı olanların sınıf tekrarından kaçması mümkün değildi. Bugünkü gibi, doktordan “rapor alma” olayı da yoktu!

Derslerinden 4 zayıfı olan, yıl sonu sınavlara girer üç dersi verdiğinde tek dersten “borçlu” geçer, eğer üç dersi geçemez ise  sınıf tekrarı olurdu.

İlkokul’dan, Üniversite’ye kadar özel okulların her geçen gün sayılarının arttığı bir ülkenin Milli Eğitim Bakanı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için yaptığı açıklamalardaki sözlerin nereyi işaret ettiğine dikkat etmeye çalışıyorum!...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar