Pazar günü tatiliniz dinlenmenize, sağlığınıza ve mutluluğunuza vesile olsun. Gönlünüz huzur ile dolsun. Her şey gönlünüzce olsun.
Bu gün gönülden, gönül kapısından, gönül bahçesinden, gönül bağından, gönülden gönüle giden yoldan bahisle fikirlerimi sizler ile sohbet havasında paylaşmak arzu ettim. Gönlümden öyle geçti. Kütüphanemde gönül ile ilgili dini, tasavvufi, şiir, hikaye, romanlara göz atmaya çalıştım.
Heyhat efendim ne haddime. Gönül bir deniz, gönül bir derya, gönül perdeler ötesinde bir sırlar dünyası. Kimine göre aşk, kimine göre ateş, kimine göre hava, kimine göre su. Birilerine göre hayat, bazılarına göre vuslat vesaire vesaire.
Hülasayı kelam ben haddimi bildim ve sustum. Sözün ustası Hz. Mevlana’nın sohbetine misafir olalım.
Gönlün varsa, gönül Kabe’sini tavaf et… anlam Kabe’si gönüldür; ne diye toprak sanıyorsun onu?
Allah, sûret Kâbe’sini tavaf etmeyi, onun vasıtasıyla bir gönül ele alasın diye buyurmuştur.
Bir gönül incittin mi, bin kez yaya gitsen de, Kabe’yi tavaf etsen Allah kabul etmez.
Malını-mülkünü ver de bir gönül al; al da o gönül, mezarda o kapkara gecede ışık versin sana.
Allah kapısına binlerce altın torbası götürsen, Allah: “Bize bir şey getireceksen gönül getir” der.
Çünkü der, altın gümüş kapımızda hiçbir şey değildir. Bizi istiyorsan istediğimiz gönüldür bizim.
Senin bir saman çöpü kadar, değer vermediğin yıkık gönül, Arş’tan üstündür, Kürsî’den de, Levh’ten de, Kalem’den de.
Yıkık gönül, Allah’ın baktığı varlıktır; onu yapan can ne de kutludur.
Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönülü yapmak, Allah’a Hac’tan da yeğdir, Umre’den de.
Allah’ın defineleri yıkık gönüldedir… Yıkık yerlerde pek çok defineler gömülüdür.
Kul gibi, köle gibi gönüllere hizmet için kemer kuşan da, sırlar yolu yüzüne açılsın.
Sana kutluluk gerekse, devlet istiyorsan, gönüller almaya, ululuğu bırakmaya bak.
Gönüllerin yardımı seninle atbaşı beraber giderse, kalbinden hikmet kaynakları akar.
Dilinden sel gibi, âb-ı hayat akar; soluğun Mesîh’in soluğu gibi hastalıklara ilâç olur.
İki dünya da, bir gönülceğiz için var olmuştur; okuyanın dudağından çıkan “Sen olmasaydın” hadîs’ini duy. Yoksa varlığın,mekânın, güneşin, ayın, yerin, şu gök kubbenin vücûdu nerden olacaktı?
Sus, her kılında iki yüz dil olsa da söylesen, gönül gene de anlatışa sığmaz.
*
Gerçek aşka tutulmamış, o sevgiyi iş edinmemiş canın, yok olması daha iyi; çünkü varlığı, ancak ayıptır onun, ardır ancak.
Aşkla sarhoş ol, ne varsa aşktan ibarettir; aşka koyulmaktan başka dosta lâyık bir iş-güç yoktur.
Aşk nedir derler. De ki: Dileği, isteği, yapıp yapmamak arzusunu, iradeyi-ihtiyân terk etmektir aşk; ihtiyârı terk etmiyen-de hayır yoktur.
Aşık, bir padişahlar padişahıdır ki iki âlem de ona saçılıp dökülür; fakat padişahın saçıya; bağışa iltifatı yoktur ki.
Ebedî olarak kalan yalnız aşktır, aşıktır, bundan başkasına gönül verme, çünkü aşktan başka ne varsa iğretidir, geçicidir.
Ölmüş sevgiliyi ne vakte dek kucaklayıp duracaksın? Canı kucakla, canı, onun ne kıyısı vardır, ne ucu-bucağı.
Baharda doğan güzün ölür gider, fakat aşkın gül bahçesinin, baharın yardımına ihtiyacı yoktur.
Baharda açılan gülün dostudur diken; üzümcük cibresinden yapılan şarap, mahmurluk verir adama.
Bu yolda bakınıp durma, bekleyip kalma; vallahi hiçbir çeşit ölüm bekleyişten beter olamaz.
Kalp değilsen yarına bırakma, bugün, hemen gönüle sarıl küpen yoksa bile bu sözümü duy, kulağına küpe et.
Beden atının üstünde titreyip durma, in, ondan daha yürük bir yaya kesil; Tanrı bedene binmeyene kanat ihsan eder.
Düşünceyi bırak, tamamıyla arıt gönlünü, hani aynada ne resim vardır, ne süs, tıpkı öyle olsun gönlün.
Bütün resimlerden, şekillerden arındı mı artık her resim, her şekil ordadır, ona vurur. O yüzü tertemiz, pırıl pırıl ayna hiçbir yüzden utanmaz artık.
Ayıptan, ardan kurtulmanı istiyorsan sına kendini, bir ona bak; çünkü o tertemiz ayna, doğru söyler, kimseden utanmaz, çekinmez.
Demirden yapılan ayna bile bu arılığa erişebildikten sonra üstünde bir toz bile kalmayan gönül ne hale gelir? Bir düşün artık.
Söyliyelim onun nelere eriştiğini; hayır-hayır söylemiyeyim, susayım da sevgili de benden duyduğunu söylemesin, çünkü sır saklayamaz o.
(Dîv.Keb.: Gölpınarl( C:2/32012 – Furûzanfer C: 1/6455)