Bir halk deyimimiz vardır; “Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır!”diye.
İnsanlığın başına bela olan Korona virüsü can almaya devam ederken, insanlar evlerine hapsedilir oldu. Atalarımız; “Mart ayı, dert ayı!”derlerdi ama bizler bunu anlayamamışız!
Dünyanın oluşumundan bu yana yaşayan toplulukların yokoluşları ve isimlerinin tarih kitaplarında kaldığını düşünebiliyor musunuz!?
İnsanlar ve canlıların dünyaya gelişlerinin ardından yaşama biçimlerindeki oburluk, bencilliklerin neticesinde doğanın yaşanmaz hale getirilişinde en büyük etkenin insanlar olduğunu düşünebiliyor musunuz!?
İnsandaki ‘para’ ve daha çok kazanma hırsı, var olanla yetinmeme ile birlikte yükseklere çıkma, kendisini TEK söz sahibi yapabilme hırsının günün birinde nelere malolabileceğini hesaplamak gerek.
Tarihler içerisinde dünyanın bazı ülkelerinde ortaya çıkıp, diğer ülkelerdeki insanları etkileyen ve ölümlere neden olan öldürücü virüs türlerini anımsıyor musunuz!?
Doğanın dengesi bozulmasın, canlılara zarar gelmesin, ekonomik kazançlar hırs yüzünden geleceğimizle oynanmasın diye sokaklara çıkanlar, basın açıklamasında bulunanlar hakkında açılan davaları anımsayın!
Mart ayı dünya insanlık aleminin en zor yaşanabilir ayı olarak tarihe geçecek. Aynı unutulmaz olumsuz olay Türkiye için de tarihteki yerini alacak.
Virüs tehlikesinden korunmak için insanlar evlerinden dışarı çıkamazken, hastanelerde ve cezaevlerinde kapı aralıklarından ve uzaktan görüşmeler başladı. Mart kapıdan baktırmaya başladı diye buna denir işte!
Dünyanın sömürgeci devletleri paralarını silah üretimlerine yatırdı, ardından da geri kalmış ülkelerde “iç isyanlar çıkarıp, parçalanmasını” sağlamaya başlar oldu.
Bununla yetinmeyen emperyalist güçler, ürettikleri silahları satabilme adına, gelişmekte olan ülkelere gönderdikleri ajanları ile karışıklık çıkararak yaşattıkları olaylar karşısında ekonomik çıkar peşine düştüler.
Dünyanın Jandarması olduğunu söyleyen Amerika, silahlarını satmak için az gelişmiş ülkelerdeki insanların arasına soktukları ajanları ile “iç savaş” çıkarırken, günün birinde yıpratılan doğanın insanlardan ‘intikam’ alabileceğini düşünmedi!
O gün gelip çattı işte! İnsanların yaşaması için bilimsel araştırmalar yaparak olası sağlık önlemlerini alma yerine, insanları öldürmek adına üretilen silahlar; bugün canları kurtaramayacaktır!
Aynı gemideyiz! ABD, Fransa, Almanya, İran, Suudi Arabistan ve diğer ülkeler…
Bu yaşanan olumsuz olay, emperyalizmin para kazanma hırsından ortaya çıkmış olamaz mı!? Yeryüzünün tüm insanlara ve diğer canlı-cansız varlıklara yeteceğini düşünerek ortak akılla yaşayabilmeyi tercih etmiş olsaydık, daha güzel bir dünyamız olmaz mıydı!?
Şov yapmanın zamanı değil, başka kişileri önemsememek veya görüşlerini ötelemek yerine, ortak akılda buluşma gününde olmalıyız.
“Şah ile Mat” arasındaki farkındalığı düşünemeyenler, çevresindeki canlıların yaşamları üzerinde doğru karar verebilir mi!?
İnsanlık aleminin aklını kullanması gerektiği yönünde bu tür olumsuz olaylara karşı, emperyalizme karşı topyekün birlik olmamız bize anımsatılmak isteniyor!... Saygılarımla…