28 Mart, 2024, Perşembe
DOLAR32.3282
EURO35.0838
ALTIN2297.4
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Kutu içindeki insan

Televizyonların ülkemize ilk geldiği yıllardı, köyümüze yeni girmişti. Mahalledeki insanlar toplanmış birlikte televizyonda film izliyorduk. Her yaştan insanın merak ettiği olay ise, televizyon kutusunun içerisindeki insanların bu kutuya nasıl sığdığı ve hareket ettikleriydi.

Bazılarımız ekranın arka tarafına bakıyor, içerideki insanları görmeye çalışıyordu. Nerede gizlenmişti bu insanlar, küçücük kutunun içerisine bu kadar insan nasıl sığmışta, birbirleriyle tartışıyor, konuşuyor, hatta savaşıyorlardı!?

Kimse bu konuda bilgi sahibi olmasa da merakla ekranın başında pür dikkat seyrediyorduk, tek bildiğimiz buydu!

Bir başka gün televizyon izlediğimiz sırada, bir başka filmde öldürülen aktörü yeniden ekranda gördüğümüzde; “Bu artist öldürülmüştü, Allah Allah, yeniden dirilmiş mi!?”diye yorumlar yapardık!

70’li yıllardı o zamanlar, büyüklerimizin sözleri bizler için önemliydi, öğütleri ise altın değerindeydi. Babaannem depremin nasıl olduğunu anlatırken; “Dünya Sarı Öküzün boynuzunda  duruyor.  Öküzün kulağının arkasına bir sinek konduğunda kafasını sallayınca, yer sallanıyor ve dünyada deprem oluyor!”diye anlatırdı.

Sihirbazlarla ilgili olaylardan sözederlerdi. Zati Sungur diye bir sihirbaz varmış. Birgün berbere traş olamaya gitmiş. Berber sakalının bir yüzünü kesiyor, diğer yüzünü kesmeye başlıyor.

Yeniden döndüğünde kestiği yerdeki sakal yeniden kesilmemiş gibi duruyor. Berber gördükleri karşısında şaşkınlık içerişinde ne yapacağını bilemiyor. Bu arada sihirbaz Zatı Sungur, kafasını gövdesinden çıkarıp berberin önüne koyuyor, “Benim işim var, gelinceye kadar sakalımı traş edersin”diyerek çıkıp gidiyor!...

Yıl 2020, o günlerin üzerinden 40 yıl gibi bir süre geçti. Allah’ın “en akıllı canlı varlığı” olarak yarattığı biz insanlar bugün bilim ve teknolojide nereye geldik!?

Okuyabilirsiniz, okumayı seversiniz ama, okuduklarınızı anlayarak okumak farklı, okudu desinler diye okumak farklı bir olaydır.

Halk arasında bazı sözcükleri kullanırken; Türkçe söylemini kullanmak “Ayıp” ama bunun başka dildeki sözünü söylemek “doğal” sayılıyor.

İnsanların organları ile ilgili kullanılan sözcüklerde; “Penis” diyebilirsiniz veya “Anüs” diye konuşabilirsiniz. Ancak, bu organların  Türkçe karşılığını söylediğinizde tepki alır, ayıplanırsınız…

Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümünde görevli Prof. Dr. Bedri Gencer’in Elazığ depremi sonrasındaki sözleri tartışma konusu oldu. Üniversite de görevli bu Prof.Dr.’un  sosyal medyadaki paylaşımı gündeme yerleşti. Bu zatın paylaşımında; “Çocuk yaştaki evliliklerin yasaklanması”olayına tepkisi vardı.

Yarı yıl tatili sonrasında Üniversite öğrencileri, ders sırasında tepkilerini gösterdi. Prof.Dr. Gencer gördüğü tepki karşısında; Abdullah Gül, eşiyle kaç yaşında evlendi?” diye örnek verdi. Öğrenciler hep birlikte dersi terkederek  dışarı çıktılar.

Giresun ilimizde yaşanan bir olayı paylaşmak istiyorum. 

Elazığ depremi sonrasında, doğal afetlere karşı kurban kesildi. Valilik tarafından düzenlen etkinlik törenine, Belediye Başkanları, Baş savcı ve Alay Komutanı bile katılıyor.

Erzurum’da ise, “kaza def olsun” diye 2001 adet ekmek doğaya  bırakılıyor.

Sahi ya biz; “din ve inanç sömürücüsü, 15 Temmuz olayının bay aktörü” ile böyle mi mücadele veriyoruz!?

Düğünlerimizle Davul-Zurna çalan sanatçıların  halk arasındaki konuşmalarındaki  gerçekleri bilebilmeniz umudu ile, saygılar….

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar