* Medine’ye yaya bir saat uzaklıkta bulunan Kuba köyündedir.
* Peygamberimiz Kuba Mescidi’nin bu kutsiyeti sebebiyle Medine’de bulundukları günlerde her Cumartesi, yaya veya binitli olarak oraya gider ve namaz kılardı.
* Hadis-i Şeriflerinde Allah’dan hakkıyla korkup temizlenerek Kuba Mescidi’nde namaz kılanların bir Umre sevabına erişeceğini beyan etmişlerdir.
* Hz. Ömer Mescid-i Kuba’yı ziyaret ettiğinde tozunu alır, buraya büyük hürmet gösterirdi.
Kuba Mescidi'nin Hikayesi
Kuba Mescidi'nin hikayesi, Peygamberimiz yanında Hz. Ebubekir de olduğu halde hicret ederken Medine’ye girmeden önce Kuba köyünde konaklamış ve orada 3-4 gün, bir başka rivayete göre de 13-14 gün kadar kalmıştır. Bu müddet içinde Kuba’da bir mescid yapılmasını emretmiş ve bizzat kendisi de çalışarak küçük bir mescid inşa ettirmiştir. Kuran-ı Kerim’de “Temelleri takva üzere atılan mescid” diye övülen bu mübarek yer böylece İslam’ın ilk mescidi olmuştur. Orada müslümanlar topluca ve açıkça ibadet etmişlerdir
Peygamber Efendimiz Mekke'den yorucu bir yolculuktan sonra Medine'ye bir saat mesafedeki Kuba köyüne vardı. Bu köyde 14 gün dinlendikten sonra, Cuma günü Ranua bölgesinde Cuma namazını kıldıktan sonra devesine binerek Medine'ye hareket etti.
Medine'ye vardığında herkes onu devesinin yularından çekerek evinde misafir etmek istiyordu. Peygamber deveyi kendi haline bırakmalarını istedi. Devenin kendiliğinden çöktüğü boş bir arsayı " inşallah konağımız burasıdır" diye belirleyerek devesinden indi. Burada bir mescit ve peygamber efendimizin konaklayacağı odalar yapıldı
. Bu inşaat süresince yedi ay buraya en yakın ev olan Ebu Eyyub Ensari'nin evinde kaldı. (Ebu Eyyub Ensari 675 yılında İstanbulu kuşatan islam ordusuna katılmış ve bu kuşatmada şehit olmuştur. Eyüp semtindeki türbesinde yatmakta olup, milletimiz tarafından Eyup Sultan olarak anılmaktadır.
İSLAMDA İNŞA EDİLEN İLK MESCİD
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Hicret esnâsında binâ ettiği ve içinde ashabıyla birlikte namaz kıldığı, İslâm'da inşa edilmiş ilk mescid. İslâm'ın yükseliş devri arefesinde ve tam anlamıyla bir dönüm noktasında bina edildiği için önemli hatıralar taşır.
Hicret yıllarında Kubâ küçük bir köyden ibaretti. Başlangıçta Medine'ye uzaklığı altı mil kadarken, Hicret'ten sonra yeni açılan ulaşım yolları ile gelişme göstermiş, Medine'nin de büyümesiyle aradaki mesâfe bugün kapanmıştır. Mekke'den Medine'ye hicret eden ilk muhâcirler Kubâ'ya vardıklarında orada Amr b. Avfoğullarının hurma kurutma yerini tesviye ederek, namaz kılmaya başladılar. İçlerinde Hz. Ömer (r.a.)'in de bulunduğu bu ilk muhacirlere en güzel Kur'an okuyanları olan Ebû Huzeyfe'nin azadlısı Sâlim imamlık yapıyordu (İbn Sa'd, Tabakâtu'l-Kübrâ, Beyrut 1985, III, 87, IV, 311).
ALLAH RESÛLÜ'NÜN DEVESİNİN ÇÖKMESİ
Medîneli bütün mü’minler, Allâh Rasûlü’nü misâfir etme arzusu içinde idiler. Herkes O’nu evine götürüp ağırlamaya can atıyor ve bu hususta birbirleriyle tartışıp duruyorlardı. Bunun üzerine Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, devesi Kasvâ’yı kastederek:
* Hayvanı serbest bırakın, yolundan çekilin; o me’mûrdur (nerede çökeceği kendisine bildirilmiştir)!” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 112-113)
Zîrâ, ancak bu şekilde hiç kimsenin gönlü kırılmadan Rasûlullâh’ı kimin misâfir edeceği meselesi halledilmiş olacaktı. Nitekim mübârek deve, bir iki yerde çöküp kalktıktan sonra Hâlid bin Zeyd -radıyallâhu anh-’ın, yâni Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin evinin önündeki arsaya çöktü. Bahtlı sahâbî Ebû Eyyûb Hazretleri’nin gönlünü târifsiz bir sürûr kapladı. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i:
* Buyrunuz ey Allâh’ın Rasûlü! Hânemizi şereflendiriniz!” diyerek evine dâvet etti.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ebû Eyyûb -radıyallâhu anh-’ın evine doğru gelirken, Neccâroğulları’nın küçücük kızları deflerle karşısına çıkıp:
* Neccâroğulları’nın kızlarıyız biz! Hazret-i Muhammed’in hısımları olmak, O’nunla komşu olmak ne saâdet, ne büyük bir şereftir!” diyerek neşîdeler ( şiir ) okuyorlardı.
Gönüller sultânı Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onlara: “−Söyleyin bakalım, beni seviyor musunuz?” diye soruyordu. Onlar da:
* Evet yâ Rasûlallâh, Sen’i çok seviyoruz!” diyorlardı. Onların neş’e ve sevinçleriyle mesrûr olan Âlemlerin Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:
Allâh biliyor ya, vallâhi, ben de sizleri seviyorum! Vallâhi, ben de sizleri seviyorum! Vallâhi, ben de sizleri seviyorum!” buyuruyordu
Mimari
Mescid-i Kubâ 1985’te Kral Fehd döneminde tamamen yıkılıp kısa bir sürede yeni bir planla tekrar inşa edildi. Mescidin sahası eskisine göre beş kat genişletildi ve 10.000’den fazla insanın aynı anda ibadet edebileceği şekilde büyütüldü. Yeni planda önde yer alan kapalı kısımda 12 m. çapında altı büyük kubbe yer almaktadır.
Bunlar ortada araları boş bırakılmış dörder kümeden oluşan on altı, yanlarda tek tek on altı olmak üzere toplam 36 kare destek ve ön duvarı birbirine bağlayan çifte kemerler üzerine oturtulmuştur. Önde bulunan üç büyük kubbe arkadakilerden, onların ortasında bulunan diğer ikisinden daha yüksek planlanarak önden bakıldığında simetrik olarak gittikçe yükselen bir görüntü oluşturulmaya çalışılmıştır. Altı büyük kubbenin iki yanında dörderden sekiz küçük kubbe mevcuttur.
Renkli mermerlerden geometrik desenlerle kaplanmış avlunun üç tarafında 6 m. çapında elli altı küçük kubbenin örttüğü revaklar yer alır. Avlunun ortasına gerektiğinde açılabilen elyaftan modern dev bir çadır yapılmış, böylece cuma namazlarında güneşin sıcağından korunan avludan da faydalanılması sağlanmıştır.
Mescidin avlusuna iki yanda ikişer, kuzey duvarında bir taçkapıdan girilir. Avlu ile ana yapı arasında duvar yoktur. Ortada büyük kubbeye uygun geniş bir kemerle iki yanda daha dar birer kemerli açıklık bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı yapının dört köşesinde 47 m. yükseklikte birer minare yapılmıştır. Kare kaideler üzerine oturan ve üçgenlerle sekizgene dönüşen minarelerin gövdesi iki şerefe arası ile silindirik petek kısımlarında gittikçe incelir. BUNU BİLİYORMUYDUNUZ
Son inşaat esnasında mescidde kullanılan mermerler Türkiye’den götürülmüştür. Yapıda yaklaşık 1400 metreyi bulan kuşak yazılarını (~ 1200 m. kûfi, ~ 200 m. kadarı celî sülüs) Hattat Hasan Çelebi yazmış, kalem işi süslemeleri de Mustafa Çelebi yapmıştır. Mescid, sosyal tesislerden oluşan müştemilâtıyla beraber bugün 13,5 dönüm kadar bir alana yayılmıştır.
MEDİNE UMRESİ
Kuba Mescidi, Mecid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ’dan sonra yeryüzünün en faziletli mescididir. Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) burada namaz kılmanın fazîleti hakkında: “Her kim evinde güzelce temizlenip, abdest alır sonra Kuba mescidine gelir ve iki rekât -bir rivayette 4 rekât- namaz kılarsa ona bir umre sevabı verilir” (Tirmizî, Salât, 242) buyurmuşlardır. Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in olmadığı zamanlarda Muâz ibnü Cebel (Radıyallâhü Anh)ın burada imam olarak bulunması da mescidin tanıtımı noktasında ifade edilmesi gereken hususlardandır.
MEKKENİN KOMŞUSU