Sakının ha, siyaset yaptığımı sanarak önyargı ile tepkinizi hemen koymayın! Öncelikle yaşanılan olayları birlikte okuyalım, görelim, öğrenelim sonrasında da kararınızı ona göre verebilirsiniz.
31 Mart seçimleri sonrası İBB Başkanlığı seçimi yenilecek ya, ülkemizdeki 82 milyon insanın gözlerini 16 milyonluk İstanbul’a diktirmeye çalışıyorlar ya! Eee ne yapalım şimdi, şu 23 Haziran bir gelse de seçimler sonuçlansa, kim kazanacaksa kazandıktan sonra memleketteki vatandaşların ekonomik ve sosyal yaşantılarındaki sorunlar üzerine iktidar çözüm yolları bulmaya çalışsa diyorum.
31 mart sonrası göreve başlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş. EGO’daki makam aracı sayısını 79’dan 45’e indirerek, 700 bin lira tasarruf sağlamış.
Isparta’nın Gönen İlçesinin Belediye başkanı olan CHP’li Osman Kesmen, AKP’li Başkandan devraldığı belediyenin borçlarını çıkarmış. Arazi satışından elde edilen 4 milyon 372 bin liranın nerede olduğunu soruyor yeni Belediye Başkanı.
Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz, ancak ülkemizdeki insanların yaşantılarına da bakmak gerekiyor.
Bursa’da 5 yaşındaki Zeynep Sargın’ın tedavisindeki ilaç SGK ödemediği için, ailesinin temin etmesi gerekiyor.
Baba Selçuk Sargın, tek dozunun 25 bin doları bulan kızının ilacını alamadığı için dertli. Dertli baba, kızını kurtarmak isteyen aileye evlatlık verebileceğini, yeter ki kızının kurtarılmasını istediğini söylüyor.
Denizle7de inşaat işçisi 47 yaşındaki Mustafa Gedik, bir yıl önce beyninde sıvı biriken ve rahatsızlanan 7. sınıf öğrencisi 13 yaşındaki Elif Nur Gedik için yardım bekliyor.
Dertli baba, İsviçre’den beyin şantı aletinin gelmesi gerektiğini, bunun devlet tarafından yarısının karşılandığını belirterek; “Ameliyat ve hastane masrafını karşılayacak kişiye böbreğimi vermeye razıyım”dedi.
Bu benzeri olumsuz yaşam koşullarını çoğaltarak yüreğinizi daha fazla üzmek istemiyorum. Ama, Ramazan ayı içerisinde inançlı ve imanlı insanların vicdanlarının harekete geçmesini ve insanlığın yaşaması için duyarlı olmaya davet ediyorum!
Vicdanın sesi aklıma gelince, önceki gün Mersin Erdemli’de yaşanan bir üzücü olayı paylaşmak istiyorum.
Hasta babası ile 3 kardeşine bakmak için sokaklarda atık toplayan ve 6 yıldır Türkiye’de yaşayan 12 yaşındaki Suriyeli Muhammet H., bindiği yolcu otobüsünde ücretini ödeyip boş koltuğa oturur. Bir başka kişi ise; “Üstün kirli, yere otur!”deyince Muhammet yere oturur ve orada uyuya kalır.
Olayın ardından minibüsün sürücüsü 6 ay meslekten men edilirken, Küçük Muhammet ise; kendisini koltuğa oturtmayan kişinin değnekçi olduğunu söyledi.
Bu olayların yanında bir de işe gitmeden imza atanlar, ay sonunda kartlarına yatırılan maaşları alarak yaşantılarını sürdürenler yok mu!? Elbette var, derken tabi ki kanıtlamak zorundayız!
Bazı kurumlarda çalışıyor gibi görünüp te, işe gelmeden hafta sonu imza atıp, ay sonunda da maaşını alıp yaşantısını sürdürenlere ne demeli!
Uzaklara gitmeye gerek yok, kentimizde bazı kamu kurumlarında böylesi kişilerin bulunduğu yönünde şikayetler alıyorum. Örneğin İŞKUR üzerinden bir kurumda çalışıyor gösterilip, işe gelmeyen, ancak başka bir yerde çalışanların olduğu, bir başka kurumda ise çalışıyor görünüp öğrenci servis şoförlüğü yaptığı olayları kulaklarımıza geliyor.
Bunların arkasında kimlerin olduğu yolundaki iddialar ise iktidara dayanıyormuş. Ya kurum Müdürleri neden sesini çıkaramıyor dersiniz!? Saygılarımla…