24 Nisan, 2024, Çarşamba
DOLAR32.5841
EURO34.9306
ALTIN2439.7
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Kendince…

Yaşadığımız toplumda kişiler kendi yaptıkları eylemlerinden dolayı, öncelikli olarak kendilerini haklı görme meraklısıdır.

Suriye’deki iç savaşın ardından ülkemizin değişik şehirlerine gelip “Sığınmacı” olarak konaklattığımız Suriyeli’ler yaklaşık 6 yıldır bir şekilde yaşantılarını sürdürüyorlar.

Konuksever bir millet olduğumuz için onlarla samimi ortam kurmaya çalışıyoruz. Bazı olumsuz olaylar yaşanmış bile olsa, ülkemizde sığınmacı olarak yaşadıkları için idare etme yoluna gidiyoruz.

Bizim kentte de bazı işyerleri açıldı, hatta bu işyerlerinin isimleri Türkçe değil de Arapça yazılı levhalarla donatıldı. Savaştan kaçıp ülkemizde sığınmacı olarak yaşamını sürdüren bu insanların işyerleri açmaları değil, kendi dilleri ile işyeri levhası asma olaylarına tepkiler oluşmaya başlar oldu.

Bizim yerli insanlarımızın Türkçe yerine yabancı bir dilde işyeri levhası açması gibi bir olay oluşmaya başladı. İngilizce veya farklı bir dille işyeri ismi kullanmak bizim insanlarımızda farklı bir merak olarak algılanır oldu.

Sığınmacı olarak yaşamakta olan Suriyeli’lerin açtıkları işyerlerindeki Arapça levhaların bazıları bir süre sonra değiştirilip Türkçe isimler almaya başladı.

Geçtiğimiz gün bir arkadaşla yolda karşılaştığımda, Arapça isimli levhanın yerine Türkçe isim yapılması olayını  gündeme getirip bana tepkisi dile getirmeye başladı.

Bu sütunlarda daha önceki bir yazımda Arapça yazılı levhalara tepki göstermiş, Türkçe yazılmasını önermiştim. Bana tepki gösteren arkadaşın sözleri farklıydı, hatta benim hareketimi “Faşist zihniyet” olarak değerlendiriyordu. 

Suriye’den gelenlerin Türkçe bilmedikleri için kendi dillerini kullanmaları ile birlikte açtıkları işyerlerinin de kendi dillerinden olmasının doğal olduğunu, benim önerimin ise “Faşist” anlayış olduğunu anlatıyordu.

Bu olayın farklı olduğunu anlatmaya çalışsam da arkadaş bir türlü ikna olmaya niyetli değildi. 

Savaştan kaçarak sığınmacı olarak ülkemizde yaşamakta olan, devletimizin yardımları ile yaşamını sürdüren “mülteci” konumundaki kişilerin bir işyeri açabilmeleri için binlerce lira parayı nasıl ve nereden bulduğu olayını da anlatmaya çalışıyordum.

Onların dillerini kullanmalarına karşı bir hareket içinde olamam. Ancak, kendi ülkelerindeki yaşam kültürünü bizim ülkemizde de sürdürerek milletimizin kültürünü yozlaştırmalarına tepkim olabilirdi.

Kent merkezinde trafik karmaşası, kaldırımlarda bisiklet veya elektrikli bisikletle seyretmek daha önce bu kadar fazla değildi.

Trafik kuralına uymadan yaptıkları hareketlere bizim yerli insanlarımızda katılmaya başlar oldu.

İnsanlar gittikleri yerlere kültürlerini götürebilirler, ancak belli bir ölçüye gelindiğinde oranın kültürüne göre yaşamak kuralını da unutmamak gerekir.

Kültür yozlaşması dediğimiz olayda, işyerlerindeki levha isimlerinden başlayıp yolda yürürken yapılan hareket ve konuşmalara, bir işyerinden alış veriş yapma sırasındaki davranışlara kadar  olayları genişletebiliriz.

Herkes kendini haklı olarak tanımlar, ama ortada bir gerçek vardır ki bunu inkar edemeyiz. 

Osmaniye turistik bir kent olmadığına ve çok sayıda da yabancı turist gelmediğine göre yabancı isimle işyeri levhasını uygun görmüyorum.

Arapça yazılı levhalara gelinde, Osmaniye’de 45 bine yakın Suriyeli sığınmacı yaşadığına göre, kendi dillerinin yanına bari bir de Türkçe yazma zahmetinde bulunmalarını istemek sanırım “Faşist” davranış olmasa gerek. Mutlu günler dileklerimle… 
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar