26 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.4456
EURO34.7929
ALTIN2442.4
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Kedidir o kedi!

Masum bakışlarını, gözlerinin rengini ya da yanınıza geldiğinde mırıldanarak size sevgi gösterdiğini mi anlarsınız kedi denildiğinde!?

Özellikle evcil kediler, aile içerisindeki bireylerden biriymiş gibi sevilir, daha doğrusu kendisini sevdirir.

Kedi rahatlığı veya uysallığı sözlerini de duyanlarınız olmuştur. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da  yabancı uyruklu birinin sokak kedilerinin yavrularını keserek yediği konusundaki haberleri izlemiş olmalısınız. Anne kedinin sayesinde kesilip yenilen yavru kedilerin öldürülüp yendiği konut bulunmuş.

Ana yüreği işte, yavrularının kokularını takip edip, konutun kapısında günlerce bekleyerek, kedi yiyen insanı belirleyip bulunmasını sağlamış.

İnsanlara gelince, aynı uysallıkta yaşayanlar için sözüm. Sadece kendilerini düşünüp, çevresindekilerden haberdar olmayan insanlar. Hatta çevresinde olup bitenlerden haberdar edilmek istendiğinde ise duyarsızca davrananların da olduğunu görmekteyiz.

Şair Orhan Veli Kanık’ın bir şiirinde kedileri dizelere döktüğünü anımsarsınız.

Orhan Veli diyordu ya; “Uyuşamayız, yollarımız ayrı;/ Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi./ Senin yiyeceğin, kalaylı kapta/ Benim ki aslan ağzında./ Sen  aşk rüyası görürsün, ben kemik./ …. Ama seninki de kolay değil, kardeşim/ Kolay değil hani,/ Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü./

Bu şiirin dizelerini iyi okuyabildiğimizde, aslında  günümüzdeki “uysal” insanları tarif etmektedir.

Daha önceki yazılarımda sözünü ettiğim, bazı kamu görevlilerinin 4-5 ayrı yerde görev yaptıkları kaydı ile maaş aldıkları ve bu para ile geçinmeye çalışırken, hala da aldıkları paranın yetersizliğinden yakınan insanlar aklınıza gelmiştir.

Sokak kedisi ile  ciğercinin kedini arasında bir bağ kurmaya çalıştığımızda, aldıkları maaş ile ayın ilk on gününe yetişmeyen para ile geçinmeye çalışanlar ile 4-5 farklı yerden aldıkları maaşlarla yaşamaya çalışanların yaşadığı bir ülkede, huzur, barış ve demokrasiyi görebilmemiz zor olacaktır.

Soma maden faciasında 301 canın toprağa verilmesinin ardından bu emekçi insanların ailelerinin şu anki sosyal, ekonomik ve psikolojilerini, acıyı yaşayanlar anlayabilir.

Maden ocağı işletmecileri ile burada yetkili olarak görev yapanlardan hapiste olan kimsenin bulunmadığını, son verilen kararla da dışarıda olan bazı kişilerle ilgili verilen kararı öğrendiğimiz de; ölenler öldükleriyle, olayda   ihmali bulunanlar ise sorumsuzlukları ile kaldığı bir süreç yaşanması, toplumsal huzursuzluklarla birlikte, halkın yargıya karşı olan inançları da zedelenir.  

İnancımıza göre; “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir!” diye bir tümceyi anımsayın. Bu söze baktığımda, çevresindeki “aç insanları” göremeyenlerin; “Açlar varsa onları da siz doyurun!” diyen bir anlayışın, dünya görüş ve inancı tartışma konusu haline gelebilir!

Kedi gibi uysal yaşayarak gerçeklere gözlerimi kapatıyor, kulaklarımı tıkıyorsam eğer, aldığım para boğazımda kalsın!...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar