160x600
28 November, 2025, Friday
DOLAR 42.2631
EURO 49.0719
ALTIN 5726.6
Emiyra BAYRAK

Emiyra BAYRAK

Mail: emiyra@medyagazete.com

Karıncaya ilham olunan ilahi Sır

   İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.

O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.

Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.

Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca 

Günah var mı karıncayı kırınca?

Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına varınca 

Süleyman’dan hakkın alır karınca.

Bu küçük yaratıklar sırlarla ve mucizelerle doludur. Koloni bir  şekilde yaşar, kollektif bir şekilde çalışırlar. Karıncalar hakkinda bir çok hikayeler yazıldığı bilinir. Yaradan hiç bir şeyi gayesiz yaratmaz. Hikmetine sual olmaz. Dünyadaki ekolojik dengedeki yeride bellidir. Sizin kaleme aldığınız hikaye de esas olan bu söz çok manidardır.

Meyve ağaçlarını sarınca karınca

Gunah var mı karıncayı kırınca?

Cevap:

Yarın hak'kın divanına varınca

Suleyman'dan hak'kın alır karınca

Görülen o ki; Allah’ın yaratılışta insanlara bahşettiği hak-hukuktur. Hatta bu hak-hukuk geniş anlamda diğer canlılılar ve varlıklar için de söz konusudur. Hikaye de görüldüğü üzere mevlam hesap sorandir. Bilip bilmeden isledigimiz bütün hatalarimizdan rabbime sığınıyorum.

subhanallah nasıl ilahi bir hikmettirki Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurur: “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” (Enam 38)

Karıncaya bir bak ve ondaki hikmetleri düşün. Sıcak veya soğuk sebebiyle yuvasından çıkamayacağı zamanlar için nasıl yiyecek toplayıp biriktirmesi ve diğer karıncalarla yardımlaşması gerektiği ona ilham edilmiş. Topladıkları yiyecekleri işleyip depolamalarının da onlara nasıl ilham edildiğini tefekkür et. Oysa bu işler, yarınları hakkında bir fikir sahibi olmayanların yapacağı şeyler değil.

Karıncalardan biri bulduğu bir yiyeceği yuvasına taşımaktan aciz kalırsa, diğer karıncalar yardıma gelir ve tıpkı bir işi yapmak üzere insanların bir araya gelip yardımlaşması gibi o yiyeceği birlikte taşırlar. Karıncalara yerin içinde yuvalar kazmaları ilham edilmiştir. Yuvalarını kazmaya oradaki toprağı çıkararak başlarlar. Sonra topladıkları yiyeceklerden tohum ve hububat tanesi şeklinde olanları parçalarlar. Çünkü toprağın içinde onların filizlenebileceğini bilirler. Onları bu özellikte ancak Rahman ve Rahim olan Allah yaratmıştır. Eğer topladıkları taneler ıslanıp nemlenirse, kuruması için çıkarıp sererler. Sele maruz kalıp boğulmamak için de yuvalarını yüksek yerlere yaparlar.

Yeri gelmişken yaşadığım bir olayı aktarayım diyen Ali Besnek  beyefendinin paylaşımından;

DOKSANLI YILLAR DAYDI ...

Adana'da bir camide hoca vaaz veriyor konu yetim hakkı hoca çiçeklerine gelen karıncaları ilaçla öldürmek istemiyor, bunuda bir yerde söylüyor, ihtiyar biri diyor ki yavrum o çiçeklerin dibine birer parça yetim ekmeği koy gelmezler diyor. Hoca bulup koyuyor ve karıncalar terkediyor çiçekleri.

Bundan sonrası benim yaşadığım gerçek hikaye; Ben evde tek kalıyorum zaman zaman ev yaylada, müstakil olunca karıncalarla beraber yaşıyorum evde bol miktarda karınca var. Bunu duyunca cuma günü eve geldim yetim ekmeği de bulamadım ama akıl ya bir deneyim dedim. Nasıl bir inançla ve imanla söyledi isem;

-Eyyy karıncalar evi ben gelene kadar terkedin yoksa size yetim ekmeği getirir perişan ederim diye deli gibi bağırdım bütün odalarda ve yaylaya gittim pazartesi geldim. Ne göreyim o karıncalar evin etrafında deli divane gibi konvoy olmuş dört dönüyorlar, içeri bir girdim bir tane yok içerde ve yıl hiç olmadı. İnanın 

Karınca karınca olduğu halde yetimin hakkını yemez iken insanoğlunu doyuramadık gitti maalesef.

Allah Allah nasıl bir lutuf rabbel aladan  subhanallah.

Kuran ayetleri, ihtiyaç içindeki yetim ve öksüzlerle aciz ve fakirlerin gözetilmesini inananlar üzerine bir borç kılar. Onların haklarının gözetilmesini, ihtiyaçlarının imkân dahilinde giderilmesini ve onlarla iyi ve güzel ilişkiler içinde olunmasını emreder, minnacık bir karınca Allah’ın izniyle bunu idrak  edip  gelipte  o mekanı sarmaktan haya edebiliyorsa şayet  biz biçarelerin vay hallerine, harika bir örnek çok güzel bunu herkes bilmeli.

Karıncaların isminin anıldığı Neml Suresi 17. Ayet şu şekilde: “Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezebilirler.”

17.Ve huşira li süleymane cünudühu minel cinni vel insi vet tayri fe hüm yuzeun

18.Hatta iza etev ala vadin nemli kalet nemletüy ya eyyühen nemlüdhulu mesakineküm la yahtımenneküm süleymanü ve cünudühu ve hüm la yeş'urun

19.Fe tebesseme dahıkem min kavliha ve kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihıyn

17﴿  Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu.

﴾18﴿  Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!"

﴾19﴿  Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve "Ey rabbim!" dedi, "Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!"

Kur´ân´ın Neml (Karınca) Suresi 27/18. Âyet´te;  Hz. Süleyman´ın, ordusuna yol veren karıncalardan bahsedilmekte, Allah´ın bu mütevazı  yaratıklarına karşı  Hz.  Süleyman Peygamber´in duyduğu sevgi ve şefkate atıfta bulunulmaktadır.  Karınca  kıssasından çıkarılacak manevî, ahlakî ders budur.

Daha çok mülk ve saltanatıyla tanınan Hz. Süleyman Peygamber, Kur´an-ı Kerîm´e göre, iyi bir kuldur ve Allah´a yönelmiştir. Hayvanlara ve cinlere hükmetmiş ve hayvanların dilinden anlamıştır.

 Kim Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak, yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir günah (şirk) işlemediği takdirde, Yüce Allah onu mutlaka cennete koyar diye buyuruyor efendimiz sav. Amin Amin Amin.

MEKKENİN KOMŞUSU

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar