28 Mart, 2024, Perşembe
DOLAR32.3245
EURO35.1139
ALTIN2302.2
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Kahverengi burunlular

Kim olabilir veya ne gibi canlılar ‘kahverengi burunludur’ diye düşünmeye başladınız bile.


Beyaz bir ten düşünün, veya siyah renkli bir canlı. Canlının teninin rengi eğer buğday tenini andırmıyorsa, yani kahverengiye yakın değilse farklı bir görüş ortaya atılabilir.


Kahverengi burunlu olabilmek veya burnunu bir yerlere değdirmek suretiyle ‘kahverengi burunlu’ olabilmeyi başarmak her canlının becerebileceği bir eylem olmasa gerek.


Burnunu her olur olmaz yere dokundurmak ayrı bir eylem, burnunu kahverengi bir dışkıya dokundurup sonradan kahverengi burunlu olmak ayrı bir beceri isteyen harekettir.


Çevrenize baktığınızda hangi tür canlıların burunlarının sonradan kahverengi olduğunu, hangi canlıların ise doğuştan vücut tenlerindeki renklerinin burunlarından değişmediğini görebilme yeteneğinizi ölçeler görebilirsiniz.


Bukalemun gibi renk değiştirmek farklı, sadece burnunu bir bağırsağın sonundan gelen pisliğe dokundurmak suretiyle ‘kahverengi burun’sahibi olmak daha farklı bir olay olsa gerek. Her canlı bunu beceremez, marifet ister, kıvırmayı ve ivedi hareket etmeyi gerektiren bir olayın sonunda bir canlı ancak burnunun ucunu kahverengi renge dönüştürebilir.


Canlıların en ‘akıllısı’ olarak insanlar örnek gösterilir. İnsan aklı sayesinde bilgi ve becerileri ile hünerlerini ortaya koyduğu anlatılır ve konuşulur. Aklın farklı yerlerde kullanılması veya canlıların ölümlerine neden olabilecek icatların üretilmesi de akıl ürünü olduğunu düşündüğümüzde, canlıların ‘en akıllısı’nın insanlar olduğunu söylerken düşünmeye başlıyorum.


Makam veya koltuğuna güvenip karşısındakilerle şaka yaptığını sanarak kendince şom ağzından salyalar akıtırcasına konuşan da ‘insan’ ise veya ‘akıllı’canlılar kategorisine giriyorsa, yeryüzündeki canlıların geleceği tehlike altında demektir.


Bizlere bir halk hikmeti anlatmak istiyorum. “Babası oğluna; ‘sen adam olamazsın oğlum!’der dururmuş. Oğul yıllarca babasının bu sözünü, bir iş, bir makam sahibi olmak olarak yorumlayıp durmuş. Gün olup okulunu bitirip, sınavlarını da kazanıp bir kente yönetici olmuş. Makam ve mevki sahibi evlat, babasının evine birkaç görevli gönderip, yaka paça babasını makamına getirtmiş. Babası bakmış ki oğlu bir makam koltuğunda oturuyor, kafasını gerilere doğru sarkıtıp, ayağa bile kalkmadan babasına; ‘baba, sen bana adam olamazsın demiştin ya, bak işte ben okuyup bir makam sahibi oldum, beni görüyor musun şimdi!?’diye konuşmuş. Babası gayet sakin şekilde; ‘Oğlum, ben sana okuyup makam ve koltuk sahibi olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim. Eğer sen adam olabilseydin, 80 yaşındaki babanı yaka paça ayağına getirtmek yerine, doğduğun eve gelip beni ziyaret ederdin!’diye konuşmuş.


Bu halk hikmetinden kimin ne anladığı değil, okuduğunu anlayabildiği gibi anlayan ve yorumunu bilgisi kadar yapabilenler için anlattım.


Koltuğuna Japon yapıştırıcı ile kendini yapıştırdığını sanan ve hiç o koltuktan inmeyeceğini sanan, beyaz burnunu kahverengi yaparak dolaşan canlı varlıkların içinde kendini ‘akıllı’ sananlara ayrıca bu yazımı ithaf ediyorum. Saygılarımla…


Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar