Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği 5 Aralık tarihi ile ilgili çeşitli etkinlikler yapılıyor. Yapılan konuşmalarda ‘Kadın Hakları’ üzerine söylenilenleri dinliyoruz.
Kadın Hakları denildiğinde aklınıza öncelikli gelenler, siyasilerin konuşmaları mı oluyor? Kadın hakları denildiğinde sadece kadına yapılan işkence, dayak ve horlanma mı aklınıza geliyor?
İnsanların hakları, yaşam biçimlerindeki eşitlik sadece ‘kadın-erkek eşitliği’ ile mi ölçülmelidir?
İnsanların yaşam hakları, elbette eşit olmalıdır. Birinin bir diğerinden üstünlüğü olmayan uygulanmalıdır. Günümüzde ‘kadın hakları’ adı ile bazı olayların suistimal edildiğini görmekteyiz. Çıkarılan bazı uygulamaları suistimal edenlerin, böylesi olaylar karşısında erkekleri zor durumda bırakabileceği veya iftira atabileceğini de düşünmek gerekiyor.
Bir kadın düşünün, herhangi bir nedenle hoşlanmadığı bir erkekle ilgili davacı olması veya yoldan geçerken ‘sarkıntılık etti’ iddiasında bulunması karşısında yargının vereceğini kararları düşünün.
Kadın yöneticileri düşünelim veya kadın işverenleri aklınıza getirin. Kadın yöneticiler kendi hemcinslerine karşı daha baskıcı tutum içerisinde olurken, erkek çalışanlara farklı davranış içerisinde olmalarını anlamak olası değil.
Bir diğer olaya baktığımızda ise, erkek yöneticilerin kadın çalışanları taciz etmeleri, iş başvurusu yapan kadınlardan farklı isteklerini de aklınıza getirin.
Kadını önce insan olarak gördüğümüz zaman erkeklerle aralarında sadece cinsiyet farkı ortaya çıkar. Cinselliği de aklınızdaki anlayıştan arındırdığınız zaman kadın ile erkek arasında eşitlik sağlanmış olur.
Kadın haklarını savunanlar, kadınlara önem verdiğini söyleyenler, onların cinsel yaşamlarına kadar uzanıp, yapacakları çocuk sayılarına bile öneriler getiriyorsa böylesi durumlarda kadınlara ne kadar hak tanındığını da tartışabiliriz.
Öncelikle çalışan kadınların işyerlerinde erkekler tarafından taciz olaylarının önü alınabiliyor mu? Çalışan kadınlar, özellikle de sekreter konumundakiler patronlarının hangi isteklerini yerine getirmedikleri zaman işten çıkarılıyorlar bunların uğraşını vermek gerekiyor.
Kadın haklarından sözedilirken, Dünyada ilkler arasında yer alan Kadına seçme ve seçilme hakkını veren Mustafa Kemal Atatürk’ün bu uygulamasını unutan kadın, bir başka anlamdaki konuşmalarında Atatürk aleyhine olabiliyorsa ne demeli?
Kadınların okumaları, çalışmaları, rahatlıkla gezebilmeleri, konuşabilmeleri, önerilerini sunabilmeleri onlara duyulacak saygının ve hakkın verilmesini sağlar.
Bir insan düşünün, kadın yöneticileri karşısında gördüğünde; “kadının ne işi var böylesi yerde? Git evinde işini yap, çocuklarına bak!”diyebilen bir anlayışla kadın haklarının günümüzde neresinde olduğumuzu sorgulamak gerekiyor.
“Dünya emekçi kadınlar günü” denildiğinde etkinliklerin yasaklandığı bir Türkiye ile bugünkü gelindiği noktaya baktığımızda dün karşı çıkan görüşler bile bugün “Kadınlar Günü”nü kutlamak için çeşitli programlar hazırlıyorlar.
Önce insana saygılı ve karşılıklı hoşgörü içerisinde yaşadığımız sürece Kadının da erkeğin de hakkını korumuş oluruz. Anlayış, hoşgörü ve görüşlere saygı duyulmadığı sürece önce kadınların, sonra erkeklerin sonunda da insanların hakkını kaybederiz. Saygılarımla…
