Din ve inançlarla birlikte, bilimsel araştırma ve uygulamalar ile birlikte yargısal kanunları da hayata geçiren insanoğlunun bazı anlarda ne yapmak istediği konusunda kişiler çelişkiler yaşıyor.
Dini inanış olarak, Müslüman, Hristiyan veya diğer dinlerle birlikte tapınmalar ve inançlara göre yaşayanları görmekteyiz.
Sonuçta her dinsel inancın sonundaki yaratıcının “Allah veya Tanrı” olarak yorumlanıp bilindiği bir dünyada yaşamaktayız.
Memur-Sen, mevcut iktidara yakınlığı ile biliniyor. Bu sendikanın Diyanet ve Vakıf kolundaki sendikası; Diyanet-Sen tarafından “Diyanet-Sen, Çocuk dergisi” çıkarılmaya başlanıyor.
Sendikanın bu alandaki etkinliğine ve yayın çıkarmasını olumlu bulurken, çocuklarımızın geleceği ile birlikte bu günkü psikolojik ortamlarını da hesap etmelerinin önemli olduğunu bilmeleri konusunda duyarlı olmalarını beklenir.
Bu derginin sayfaları içerisinde: çocuklarımızı şiddete, korkuya, üzüntüye, hatta psikolojilerini farklı yönlere çekebilecek resimlerin yayınlanmış olması tartışma haline geldi.
Derginin 14. Sayfasındaki görseller, çocuklarımızın psikolojisini bozup bozamayacağını dergiyi hazırlayan editörden tutun da, yayına verilirken son şeklini gören yayın yönetmeninin bile acaba “gözün den mi kaçtı!?” diye tartışmalar yapılmaya başlandı.
Görsellerde; Atların üzerindeki insanlar, ellerindeki kılıçlarla savaşıyorlar. Bir başka görselde, kurulan darağacında asılı bir insan ve çevresinde birkaç kişi. Bir başka görselde ise; eli kılıçlı iki kişi, bir çocuk eli ardadan bağlanmış halde başını bir odun parçasının üzerine koymuş halde ve başındaki bir kişinin (Cellat) elindeki kılıncı kaldırır halde başını kesmeye çalıştığı anların görsellendiğini görmekteyiz.
Bu dergi ki; “tarihte İslam bilim insanlarını” anlatıyor muş!.. Neden “Muş…” dediğimize gelince, bu ülkenin en tepesindeki yöneticinin bile; “Ülkede açlar var mış!” dediğine göre, sanırım benim de mışlı, muşlu sözcükler kullanmak hakkım olsa gerek.
Aynı ülkede birlikte yaşarken, birilerinin tek maaşla, emeklilerin Bin 500 lira alarak yaşadığı gerçeğine karşı, bazı bürokratların Türk Telekom veya başka kurumlardan olmak üzere 4 ve 5 ayrı yerden binlerce lira maaş almalarına rağmen; “açlık çektikleri şikayetleri…” elindeki ile yetinenlerin sadece “Haram-zıkkım olsun!...” şeklinde sözleriyle sınırlı kalabiliyor.
Bu çocuklarımızı şiddet ve görmemesi gereken ölümlerden uzak tutmalıyız. Kurbanlık kesimlerinde bile çocukları hayvanların kesimi sırasında olay yerinde uzaklaştırmamızın doğru bir davranış olduğunu biliyorsak, çocuklarımız için; inanç ürünü olarak çıkarılan bir dergide de, idam veya kafa kesme gibi görüntülere yer vermenin yanlış olduğunun bilinmesi önemlidir.
Böylesi yayınlara ve inanç konularında yapılan konuşmalardaki sözcüklere özen gösterilmemesinin sürmesi halinde; İslam dinine en fazla zararın böylesi kişi veya kurumlar tarafından verildiği-verileceği bizden sonraki torunlarımızın tarih sayfalarında okuyacakları olaylar olarak kayıtlarda yerini alacaktır.
Yargıtay’ın bir kararını okudum. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin emsal niteliğindeki kararda; “Eşini eski eşiyle veya başka biriyle kıyaslama” gibi nedenler “boşanma” sebebi sayılacağı kararını öğrendim.
Bundan sonrasını sizlerin yorumuna bırakıyorum, ben tüm insanların; mutlu, huzurlu ve barış içerisinde yaşamasını ümit eden bir vatandaşım….
Yorum Yazın