26 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.4959
EURO34.9776
ALTIN2437.4
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Huzurlu yaşayabilmek…

Yaşanan terör olayları, acılar ve ölümlerle birlikte insanların tedirginlikleri de gündeme gelir.

Her terör olayının ardından, şehit cenazelerinde konuşulanlar; birlik ve beraberlik, huzur ortamı, barış ve vatanın bölünmez bütünlüğü üzerine konuşmalar yapılır.

Yaşanabilir, huzurlu ve barış içerisindeki bir toplumu herkes özler ve ister. Huzurlu ve barış içerisinde bir toplumda yaşabilmek için öncelikle kültür ve sanatsal alanlarda bilgi sahibi ön planda tutulmalıdır.

 İnsanları görüş ve inançlarından dolayı ötelemediğimiz, kültürlü kuşaklar yetiştirdiğimiz zaman kavgasız bir toplum görebiliriz.

Kültür ve sanata önem verildiği zaman, gençlerimiz çocuk yaştan itibaren okuma, yazma, çizme ve konuşma yeteneklerinde engellenmediği ve onların bu gelişimlerine destek olduğumuz zaman yetişen kuşak huzurlu bir toplumu oluşturur.

Hani bizim çocuk oyunlarımız vardı; çelik-çomak, al satarım bal satarım, mendil kapmaca, gala yıkmaç, kriştek çevirme, körebe, uzun eşek ve diğerleri…

O çocukluk günlerimizde birbirlerimizle kavga bile yapmış olsak, yarım saat sonrasında yine birlikte oyunlar oynar, barışırdık.

Teknolojinin tüm ürünlerini üreten insanoğlu, çocuklarımızdan başlamak üzere insanları teknolojinin esiri haline getirdi. Oysa insanoğlu kendi ürettiğinin esiri olmadan yaşayabilmelidir.

Emperyalizmin esiri haline getirilirken, bunun farkına varamayışımız önemli etkenlerinden birinin de; kültür ve sanatsal alanlardaki etkinlikleri geri planlara bırakmamızdan kaynaklanıyor. Teknolojik gelişmeleri ve buluşları barış ve huzur için değil de huzursuzluklar için kullanılmasının önüne geçemedik.

Terör olayları tırmanmaya başlayınca, huzur ve barış sözlerinde de artışlar görülmeye başladı. Bu sözleri çoğunlukla siyasiler kullanıyorlar. Oysa bu ülkeyi yönetme adına, halkın huzur, barış ve sağlıklı yaşabilmesi adına görevlendirilen siyasiler, halkın tepkilerinin yoğunlaşması üzerine birlik ve beraberlik çağrılarına başlar oldular.

Öncelikle siyasilerin kendi aralarında barış içerisinde birbirlerine yaklaşmaları ve ağızlarından çıkan sözleri kulaklarının duymasını öneriyorum.

İşsiz bir genç iş bulabilmek için siyasi görüş ayrımları yerine bilgi ve becerileri ile eğitimine bakılmalıdır.

İnsanlar siyasi görüşleri nedeniyle ötelenmemeli, inançları nedeniyle dışlanmak istenilmemelidir.

Günümüzde siyasiler kendilerinden olanlara farklı, kendilerinden olmayanlara farklı davranışlar yerine bu ülkedeki tüm insanları kucaklamasını hayata geçirmelidir.

Din adamlarımızın bazıları ölen bir kişi için okudukları sela’nın ardından, ismini iki, bazılarının ise üç defa tekrarladıklarına tanık olmaktayız.

Sela sonunda ismin iki veya üç kez okunmasındaki ayrıcalığı anlamakta zorluk çekiyoruz.

Aynı mahallede, aynı kentte yaşayan insanlar, günde en az bir kez veya daha çok karşılaştıkları halde, aralarında herhangi bir kavga veya tartışma da yaşanmamış olmasına rağmen, birbirlerine sadece siyasi görüş ayrımı nedeniyle selam vermeyenler veya verenin selamını almayanları gördüğümüzde üzülüyorum.

Kişiler ortak yaşadıkları bu dünyada, kul hakkı’nı yemedikleri sürece ve yaşadığımız kentte kültür ve sanatsal etkinlikleri artırdığımız zaman huzur ve barış içerisinde yaşayabiliriz. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar