27 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.455
EURO34.829
ALTIN2438.9
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

“Hıyar(!)” Gazeteci!

Dün “Çalışan gazeteciler günü”ydü, bizler yine çalışmayı sürdürdük. Bu mesleğin zorluklarının bilincinde olanlar, kaygısız ve çıkarsızca bizleri sevenler bir şekilde bizlere ulaşıp “Gününüzü kutluyoruz” dediler.

Meslektaşlarımın günlerini kutlayan duyarlılık gösteren herkese teşekkür ediyorum. 

Tatili olmayan, olumlu haberlerinde “teşekkür”, olumsuz haberlerde de “tepki” alan, yaşanan olumsuzlukları kaleme aldığı için “günah keçisi” olarak itilip kalkılan yine biz medya çalışanlarını yürekten anlayanların sayıları, kişilerin okudukları kitaplardan anladıkları kadar sanırım.

Kendileri konuşurlar, sorularını yanıtlarken yuvarlak sözcüklerle karşılık verirler. Orasını anladık, ama sorulara yanıt verenlerin yanında bulunanlar sanki bu halkın arasında yaşamıyormuş gibi, “burun kıvırmalarını” bir başka deyimle soru soruna medya çalışanının sorusuna gülmek istemesini anlamak farklı bir bakış açısı olsa gerek.

Yazımın başına dönmek istiyorum. Bizim meslekteki kişiler kadar özgür, sade, yürekli ve net olan başka bir meslek çalışanı var mı bilemiyorum! 

Halk arasında kullanılan bazı sözcükler vardır, bunları kimse kendi kendisi için söylemez ve söyletmez. Ancak bizim meslekteki arkadaşlar dosdoğru, net, anlaşılabilir biçimde dik duruşları ile gerçekleri ortaya koyarlar. Belki mecaz anlamında, belki bir yerlere mesaj verme anlamında ama, yapmacıksız olarak konuşurlar.

Geçtiğimiz günlerde TÜYAP Çukurava 11. Kitap Fuarı için Adana’ya gittik. Fuar etkinliği kapsamında saat:14.00’de Ekmel Ali Okur ile Yüksel Mert’in söyleşi ve sunumları programına katıldım.

Yüksel Mert; “Atatürk’ten özür diliyorum” adlı bir kitap yazmış. Bu kitaptaki sözleri, yani Mert’i anlatan ise Ekmel Ali Okur. Birlikte sunum için mikrofon başına geldiklerinde, Yüksel Mert kendisini anlatan Okur’a önce teşekkür etti, ardından da; “Ekmel Ali Okur abi! Sen ne buldun da Yüksel Mert gibi bir hıyarı kaleme aldın!?”diye sordu.

Salondakiler şaşkınlık içinde kalmıştı. TV programcısı, gazeteci-yazar Yüksel Mert, kendisini “hıyar” diye tanımlıyordu.

Ekmel Ali Okur sözlerine başlarken; “Yüksel kendisini ‘hıyar’ olarak tanımlıyor. Ama hıyarın hazmı kolaydır, yararlıdır, sizlerin bildiği gibi değildir. Aslında alçak gönüllü olmanın bir tanımıdır”diye sözlerine başladı.
Söyleşi sırasında kitapta yazılanlardan sözedildi, Atatürk’ten neden özür dilenmesi gerektiği üzerine konuşuldu.

İslam ülkelerinde yaşanan olaylar, özellikle de ülkemizde “tarikatların çoğalması” ayrımcılım, inanç ticareti ve insanlar arasında dinin emperyalistlerin güdümüne girme olasılığının artması ile birlikte toplamsal olayların gelişmelerinden sözedildi.

Tarikatların, aslında din adına değil, kendi grupları ve ticari ilişkileri adına insanların üzerinden rant elde etmeye çalıştıkları, bununla birlikte de gerçek inananların dinden uzaklaşmalarına olanak tanıması olayları anlatıldı.

Okumak, okuduklarını anlamak ve hayata geçirme olayları bir insanın geleceği açısından bir ışık, rehber ve başarı yolu olduğu gerçeğinden yola çıktığımızda bir meslektaşım kendisini neden “hıyar” olarak tanımlamıştı?

Okuduklarınızın anlamını bilmiyorsanız, namazda okuduğunuz dualarda ne anlattığını bilmiyorsanız okuduklarınız neye yarar? Gösteriş kadar tehlikeli bir olay olabilir mi? Salgılarımla…

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar