27 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.455
EURO34.829
ALTIN2438.6
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Halk hikmetleri çürürken!..

Aslında bizim “Halk hikmetleri” olarak değerlendirdiğimiz, bir başka deyimle; “Ata sözlerimiz” çürü müyor, çürütülüyor dersek daha doğru bir tanımlama yapmış oluruz.

Bildiğiniz bir deyim; “Hırsız kapıyı çalmaz!” olarak, hırsızların yapmayacağı eylemleri anlatır. Ancak, son yıllarda yaşananlara baktığımızda hırsızlar kapıları bile çalmaya başladılar.

Aslında bu deyimde; hırsızın kapının tokmağına vurup ev sahibine çağrı yapmayacağı anlamında söylenmiştir. Ancak, kapının çalınması sözcüğüne baktığımızda, hırsızlar günümüzde kapıları bile çalıyorlar.

İstanbul’un Sultangazi ilçesinde bir apartmanın dış kapısının çalınması ile ilgili haber gazete haberlerine yansıdı. Bu haberi okuduğumda, yıllar öncesinde Adana Bankalar Caddesi üzerindeki bir binanın dış kapısının çalınması ile ilgili haberi anımsadım.

Hırsızların kapıları çalması olayı ilk kez olmuyordu, daha önce Adana’da da yaşınmış bir haber olduğu için, Sultangazi ilçesindeki olayın ilk olmadığını söyleyebilirim.

Ortaokul sıralarında okurken, öğretmenlerimizin anlattıklarına göre, Türkiye’nin nüfusunun yüzde 70’inin köylerde yaşadığını ve bu insanların tarım ve hayvancılıkla uğraştığını söylerlerdi.

Yıllar gelip geçerken, tarım ve hayvancılık alanında Türkiye olarak dışa bağımlı halde olduğumuzu görmekteyiz.

Halkımızın oylarını alarak yönetime gelmek isteyen siyasilerden bazılarının seçim çalışmaları sırasında, haksızlık, yolsuzluk ve usulsüzlükleri eleştirirken; “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır!” diyerek, kendilerinin seçimde işbaşına gelmeleri halinde, her şeyin güllük gülistanlık olacağını söylediklerini anımsıyorum.

Bu söylediklerine o gün de katıldım, bugün de katılıyorum. Ancak; bu sözleri dün söyleyenler bugün unutmuş olmalı ki, sözlerinin arkasında bile durma yürekliliğini gösterme cesaretini göremiyorum.

Bir insan konuşurken, tarihin sayfasına sözlerinin yazıldığını bilerek sözcüklerini özenerek kullanmalıdır.

Bakanlık düzeyinde yapılan açıklamaya göre; “Türkiye tarımda kendi kendine yetiyor”denilmektedir. Kendilerine göre doğru olabilir, “kimse ayranım ekşi demez” diye bir halk hikmetini anımsatmak isterim.

Diyelim ki Bakanımız doğruları söylüyor, ürettiklerimiz bize yetiyor! Ancak, yabancı ülkelerden ithal ettiğimiz ürünler yaşanmayan ve yalan bir olay mı, bunu sormak istiyorum!

Türkiye tarım ülkesi iken, dışarıdan tarımsal ürün almaz, üretir veya doğrudan dış ticaretini yapardı. Bugünlere geldiğimizde yaşanan olayları incelediğimizde dışarıdan aldığımız ürünlerin cinslerini kaç vatandaşımız bilebiliyor?

Buğday; Rusya, Ukrayna ve Kanada’dan. Arpa; Ukrayna, Rusya ve Suriye’den. Mısır; Ukrayna, Romanya ve Rusya’dan. Pirinç; Yunanistan, Çin ve İtalya’dan. Ayçiçeği; Moldova,Romanya ve Rusya’dan. Soya fasulyesi; Brezilya ve Ukrarayna’dan. Pamuk; Yunanistan, ABD ve Brezilya’dan. Merçimek; Kazakistan ve Kanada’dan, Kuru fasulye; Kırgızistan, Arjantin ve Kanada’dan. Patates; Hollanda, Pakistan ve Mısır’dan, Kuru soğan; Özbekistan, Mısır ve İran’dan. Şeker; Brezilya, Cezayir ve Fas’tan ithal ediliyor.

Kemeri gevşekler bu yaşananları anlayamaz, beden büyüsün de bir görelim gövdeyi taşıyamaz olduğu anda, doktor çağrılacaktır! Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar