29 Mart, 2024, Cuma
DOLAR32.3695
EURO34.9725
ALTIN2325.3
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Güzel bir gündü

Dün sabah evden çıktığımda güneşli bir hava vardı. Akşam yağan yağmur sokakları temizlemiş, ayaklarımın altında  ağaç yaprakları dolaşmıyordu.

Sokakta yürürken insanlar ellerine süpürge alıp evlerinin duvarlarının kenarındaki atıkları temizliyorlardı. Bir kadın sokağa sarkan sarmaşık güllerinin kollarını duvarının üzerine koymaya çalışıyor, yanımdan geçen otomobilin sürücüsü kornaya basıp yanından geçtiği insanlara selam veriyordu.

Ne güzel bir gün diye geçirdim içimden, bir yandan da yürüyerek gazeteye gelmeye çalışıyordum. Bir otomobil durdu yanımda, sürücüsü kapıyı açıp önce selam verdi, ardından çarşıya kadar götürebileceğini söyledi. Bindim, oturdum yerime. Kemerimi katmamı rica etti sürücü, ardından hangi müziğe sevdiğimi sorup cd’yi yerleştirip çalmaya başladı.

Belediye binasının önünde indim otomobilden, teşekkür ettim beni getiren sürücüye. Kaldırımdan yürürken bir simitçiye rastladım. Tablasının üzerini camekanla kaplamış toz almasını engellemişti, elinde de ince bir eldiven gördüm. Bir bakkaldan su almak isteyip 50 kuruş uzattım. 250 kuruşu geri verirken bakkala sordum; “50 kuruş değil mi su?”

Bakkal nazik bir tavırla; “estafurullah beyim, suyun bol olduğu memlekette 50 kuruşa satarsak haksız kazanç sağlamış oluruz. 25 kuruş bize yeterli”dedi.

Bakkaldan çıkıp ayrılırken ortaokuldan sınıf arkadaşım Halil ile karşılaştım. Takım elbisesi ne de şık gösteriyordu Halil’i. Ayak üstü selamlaşıp sohbet ettik, işlerinin iyi olup olmadığını sorduğumda; sigorta bir işi, asgari ücretin de üzerinde maaşının olduğunu öğrenince sevindim.

Caddenin karşısına geçmek istediğim sırada trafik lambalarından bir ses; “kırmızı ışık yanıyor beyefendi, yol sizin hakkınız değil!”diye bir ses işittim. Araçlar geçiyordu, yayalar duruyordu. Bekledim, ardından bir ses daha; “araçlar bekleyecek, yayalar için geçiş başladı!”şeklinde bir ses daha işittim.

Tatlıcının önünden geçiyorum, sabah sabah bir genç halka tatlı yedikten sonra parasını veriyordu. Tatlıcı, 25 kuruş eksiği olduğunu parayı bozdurup geleceğini söylediğinde genç, “üstü kalsın!”dedi. tatlıcı itiraz etti; “hakkım olanı alırım, fazlası bana harım olur, alamam!”şeklinde yanıtladıktan sonra parayı komşu esnafta bozdurup 25 kuruşu müşterisine verdi.

Biraz daha yürüdüm, iki kişi sohbet ediyordu. Yıllar öncesindeki borcunu ödemek isteyen vatandaşa, karşısındaki adam; “benim paramı verdin ya, gel sana şurada bir yemek ısmarlayım!”deyince borçlu vatandaş; “sana zaten yıllardır yüzüm yok, borcumu ödeyemediğimden utanıyorum. Şimdi yemeğini yersem hak etmiş olmam, başka zaman olabilir kardeşim!”diye konuştu.

Kaldırımda yürürken o kadar sakindim ki, insanlar birbirlerine omuz vurmuyor, kaldırımlarda sandalye, soba borusu ve eşya göremiyordum. Lokantaların vitrinlerinde kızarmış tavuk etlerine de rastlamadım. Lokantanın önünden geçerken içeriye bakan bir çocuğu garson çağırdı; “karnın mı aç kardeş, buyur bizden olsun, yeter ki sokakta aç dolaşma!” diyerek kolundan tutup içeriye götürdü.

Eli bastonlu yaşlı bir vatandaşın ayağı kayıp yere düştü. Esnaf işini bırakıp koşup geldi, yaşlı adamı kolundan tutup kaldırdı, sandalyeye oturttuktan sonra 112 Acil ambulansa telefon edip çağırdı. Kısa sürede gelen sağlık ekibi, yere düşen yaşlı adamı ambulansın içinde ön tedavisini yapmaya çalıştılar.

Dün hava öyle güzeldi ki, bu güzellik insanların yüreklerine de yansımıştı. Güzellik dolu günler dileklerimle, saygılar…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar