26 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.5614
EURO34.9547
ALTIN2439.7
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Geçmişi Anmak

Geçmişi anmak, anlamak ve anlayabilmek. Geçmişi anmak sadece geçen yılları aramak anlamına gelmemeli.

Yıllar öncesindeki çevremiz, kentimiz, ülkemiz ve insanlar akıllara gelebilmeli. Nasıl yaşanırdı, nasıl yaşardık? Ramazan ayları nasıl geçerdi, insanlar birbirleri ile ilişkilerinde nasıl hareket ederlerdi?

Gösterişten uzak, sade yaşayanlar çoğunluktaydı. Parmakla sayılabilecek kadar birkaç toprak ağası ve veya tüccarın giyim kuşamları, lüks evleri ve sofraları bilinirdi. Onları da zaten kendileri gibi olanlar görebilirlerdi.

Mahallede insanlar birbirleriyle selamlaşır, akşamları birbirlerinin evlerine gider sohbet eder, birbirlerinin sorunlarına çözüm yollarını ararlardı. Birin bir başkasına borç para vermesinde senet veya imza bile aranmazdı. Hatta birinin sıkıntısı olduğunda olayı öğrenen arkadaşları istemeden yardımcı olurlardı.

Ramazan ayında iftara yakın saatlerde komşular birbirlerine yemek getirir, tabaklarını da yıkamadan almayı tercih ederlerdi.

Sade sofralar kurulur, kimse kimsenin sofrasındakileri laf etmezlerdi. Çarşıdaki lokantalar vitrinlerine perde çeker, asla iftar zamanı kaldırıma sandalye atıpta müşterilerine orada yemek verme gibi bir davranış içinde olmazlardı.

Oruç tutan da tutmayan da birbirlerine karşı saygılı davranırdı. Kimse kimseyi ötelemezdi.

Günümüzde ise insanlar Ramazan ayında daha fazla yeme-içme alışkanlığına kapılırken, göstererek evlere götürülen yiyecekler, başkalarının nefsinin çekip çekmediğini düşünmeden kaldırıma kurulan masalar, iftar zamanında kokuları caddeye yayılan et kokularını eskilerde göremezdiniz.

Ramazan ayının bereketinin kendiliğinden geldiğine inanırdı insanlar. Sadece Bayramlarda çocuklar sevindirilir, insanlar kırgınlıklarını unutur, Bayramlaşırlardı.

Günümüze baktığımızda Ramazan ayında cebinde olsun veya olmasın alış veriş yapanlar, bol sofrada iftar açanlar, komşularının ye yiyip içtiğini düşünmeyenler, kokusunu çevreye yayarak kebap yapanlar, cebinde yoksa kredi kartına sarılıp borç yapanlar, ay sonu geldiğinde de ailede huzursuzlukların çıkabileceğini düşünemeden yaşayanların sayılarında artışlar yaşanır oldu.

Aile cinayetleri, boşanmalar, akla gelemeyecek şekilde intihar ve cinayetleri basından izliyoruz.

Kutsal günlerin üzerinden bazı rant elde etmek isteyenlerin gün olup kümelenmesi ile inançlar üzerinde farklılıklar yaşanmaya başlandı. İnsanlar inançları nedeniyle öteleştirilmeye başlayalı birilerinin ticareti haline dönüştürülmeye başlanıldığı andan itibaren farklı olayları da beraberinde getirdi.

İnançlar üzerinde yapılan kümelenmeler, öteleştirilmeler gün oldu devlet kurumlarını bile etkiler hale geldi. Önceleri devlet kurumlarının yöneticileri olayları izledi, bazıları böylesi kümelenmeleri izin bile verircesine göz yumdu. Gün oldu, işin içinden çıkılmaz hale gelindiğinde, çözüm yolları aranmaya başlandı.

Din ile devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması gerektiği noktasında Atatürk’ün “Laiklik ilkesi” ne zaman çiğnenmeye başlandı, buna da bazı devlet yöneticileri  göz yumdu, işte o zaman inançlar üzerindeki kümelenmeler örgütleşme haline dönüşmeye başladı.

Atın dizginini gevşeten binici, kükreyip atın şaha kalkması ile üzerinden düşme noktasına geleceğini önceden bilemediği zaman, o binici nereye nasıl düşeceğini hesap edemezmiş. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar