20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Dü(şü) nce!..

İnsan yaşamında belli erginliğe gelmeye başladığını anladığı anda, görüş ve düşünceleri ile çevresinde söz sahibi olmaya ve öneriler getirmeye başlar.

İnsanın düşüncesi, öncelikli olarak çocukluk yıllarında ‘düş’ olarak yetişkinler tarafından yorumlansa da, ‘düşünce’nin neleri anlatmaya çalıştıklarını da düşünmek gerekir.

Oku’manın, beynin hareketi ve iyi çalışması için en iyi ilaç olduğunu her zaman yazar ve okumanın yararlarını da sizlerle bu köşemde paylaşırım

Okumak; sadece belli köşe yazarlarını veya belli kitap yazarlarını okumakla değil, anlayabildiğiniz dildeki her yazarın görüşlerini öğrenme ve düşüncelerinde neleri anlattığını ve gördüğünü anlayabilme adına önemlidir.

Gündemle ilgili birkaç haberi birlikte değerlendirmek istedim. Düşünme ve yorumlama olaylarını okurlarıma bırakıyorum.

İskoç boksör 25 yaşındaki  Mike Towell, Ringe çıktığı 12 maçının tamamını kazanmış. Yumruğuna gövenip 12 maçta yenilgi almayan genç borsör Dale Evans’ta yaptığı maçında başına sert bir yumruk darbesi aldıktan sonra yere yıkılmış. Acil olarak hastaneye kaldırılan bir çocuk babası boksör beyin kanaması sonucu yaşamını yitirmiş.

Şimdi de ülkemize gelelim ve İzmir ilimizdeki bir olaya göz atalım.

Eşinden ayrıldıktan sonra sekreter olarak çalışmaya başlayan Emine Baysal, bundan 11 yıl önce trafik kazası geçirir. Göğsünden aşağısı felç kalan kadının bakımı o yıllarda 11 yaşındaki kızı Yağmur üslenir. Genç kız annesi ile ilgilenme adına Lise birinci sınıftan ayrılmak zorunda kalır. Anne Emine Baysal: “Hastalığımın Türkiye’de tedavisi yok. Ancak yurtdışında yapılacak olan kök hücre nakliyle sağlığıma kavuşabilirim”diyor.

Felç kalan annesinin yaşaması için eğitim ve öğretimini ve geleceğini bir kenara bırakan Yağmur, “tek isteğim annemin sağlığına kavuşmasıdır”diyor.

Anne Emine Baysal ise; “ Ben kızımıza annelik yapacağım yerde, o bana benim görevimi yapıyor!”diye konuşuyor.

Dün kentimizin sokak ve caddelerini dolaşırken, vitrinlere bakıyordum. Çocuk ve bebe giysilerini vitrinde gördüm, ancak işyerinin camında Arapça yazılar yazılıydı. Biraz oradan ilerledim, bu kez kadın giysileri satışı yapan bir işyerinin vitrininde  yine Arapça yazılar gördüm. İşyerinin vitrininde de levhasında da Türkçe hiç harf göremedim. İçeride iki kara çarşaflı kadın vardı.

Oradan biraz uzaklaştım, bir kuyumcunun vitrininde yine Arapça yazılar vardı. İçeriye girdim ve merak edip çeyrek altın fiyatını sormak istedim. Yaşları 35-40 arasında bulunan hafif sakallı iki kişi bana bir şeyler söyledi ama ben anlayamadım. Bu  sırada yanımda kara çarşaflı kadınlar ile sakallı kişilerin altın alış verişi yaptıklarını izliyordum. Kuyumcudaki kişi bana Arapça bir dille bir şeyler söyleyerek,  elinin tersi ile “çık dışarı dercesine” işaret etti.

Zoruma gitmişti, “Ne demek istiyorsun!?”diye konuştuğumda, kuyumcu Arapça bir şeyler söylemeye çalışıyordu.

Suriye’den gelip konuk ettiğimiz, iç savaştan kaçıp ülkemize sığınanların açtıkları işyerleriydi bu gördüklerim.

Bizim yerli insanlarımızı vergi-kira-işçi ücreti gibi ekonomik sıkıntılarla işyerlerini kapatmaya başladığı bu günlerde, Ülkelerinden kaçıp gelenlerin işyeri açarak, hem de kendi dilleri ile levhalar asarak çalışmalarına özendim doğrusu!...

Nazım Hikmet’i saygı ile anıyorum; “ Güzel günler göreceğiz çocuklar, Güneşli Güzel günler!”  Kış mevsimi geliyor, güneşi bazı günlerde zor görebiliriz gibi geliyor!.. Saygılarımla..

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar