Dün, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü”ydü. Medya çalışanları kendileri için ayrılan günü kutlamak için biraraya geldi. Sorunlar dile getirildi, bildik olaylar yine gündeme taşındı.
Gazetecilerin gününü kutlamak için buluşmaya katılan konuklar arasındaki yönetici konumundaki kişiler süslü sözlerle medya çalışanlarına övgüler dizdiler, günlerini kutladılar. Medyanın önemine vurgular yapıldı, çalışma koşullarının zorluğu anlatıldı, yanlarında olunması gerektiği üzerine sözcükler kullanıldı.
Medya çalışanlarının biraraya gelmesi güzelliği yaşanırken, bizleri birkaç parçaya bölmek, kendi yanlarına çekebilmek için süslü sözcükleri kullananları bazı meslektaşlarımız anlayamadı veya anlamak istemediler.
Çalışan gazeteciler günü’nde geçtiğimiz bir yıllık süre içerisinde kapanan gazete ve televizyonlar, işsiz kalan medya çalışanların bugünkü durumlarına pek değinilmedi.
Özellikle iktidar yanlısı olanlar veya iktidar Partisinin Milletvekilleri, Belediye Başkanları veya il Başkanları kendi iktidarları dönemlerinde yaşanan sıkıntılar yerine, “Basın özgürlüğü” konusunda güzel sözcükleri sıraladılar.
Türkiye’nin 81 ilinde ve ilçelerindeki gazete, radyo ve televizyon yöneticilerine polis tarafından getirilen ve imzalatılan “Yayın yasağı” bildirimlerinden kamouyunun bilgisinin bulunup bulunmadığı olayı gündeme getirildi mi?
Bir sabah gazete büronuza geliyorsunuz, iki polis memuru geliyor, ülkemizin kilometrelerce uzağındaki bir ilinde yaşanan, özellikle de “cinsel taciz-istismar” olayı ile ilgili “yayın yasağı” yazısını getirip bildirimde bulunuyor.
Ülke genelindeki medya sayısı ile bunlara bu bildirimleri ulaştırmak için görevlendirilen yüzlerce Polis memurunun bildirimleri yerlerine ulaştırmaları ve “yayın yasağı” olayında medyanın ne kadar özgür olabildiğini kaç vatandaşımız biliyor?
Bir gün önce yine bir yayın yasağı bildirimi aldım. İki kitap hakkında getirilen “yasak” ile ilgili yayın yasağını okurken, kentimizi hiç ilgilendirmeyen, bölgemiz dışında gelişen bir haberin yurdun dört bir yanına dağıtılması da farklı bir durum olsa gerek.
Sokaktaki vatandaş bize soruyor; “Şöyle bir olay var, yolsuzluk, adam kayırma veya görevi kötüye kullanma… Bu haberi neden yazmıyorsunuz?”diye.
Vatandaşımız çalışan medya mensubunun sesi olmasını istiyor, sorunların çözümlenmesini istiyor. Ancak olayın hiç te öyle görüldüğü gibi olmadığını bilmiyor.
Yerel yöneticiler mikrofonu eline alıp konuşuyor, yerel medyanın yol gösterici olduğunu, eksikliklerin bilinmesi açısından kendilerine destek olduğunu dile getiriyor.
Yerel basın nasıl yaşıyor, ne derece destek olunuyor, kurum ve kuruluşlar yılda bir kez olsun abone olup katkı sağlıyor mu? İşte sorunun burasına değinilmiyor.
Yöneticilerin çalışmalarındaki eksik ve aksaklıkları gören ve çözümü için gündeme getiren medya çalışanları, aslında yardımcı oluyorlar. Ama yöneticilerinde bunu anlamayan veya kendilerine karşı olunduğunu algılıyorsa, hatalarının devam edeceğini bunun sonunda da işin içinden çıkamayacak daha büyük sorunların ortaya çıkabileceğini anlamamaları günün birinde kendilerine zarar verecektir.
Makyajlı sözlerin dinlendiği, icraatların havada kaldığı bir süreç yaşanırken bir 10 Ocak çalışan gazeteciler günü’nü daha gerilerde bıraktık. Saygılarımla…