16 Nisan, 2024, Salı
DOLAR32.4896
EURO34.5942
ALTIN2477.4
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Doğru düşünebilmek!..

Seçimlerin yaklaşması ile birlikte yapılan konuşmalar ile verilen sözlerin inandırıcı olabilmesi, halk tarafından kabul göremez hale geldi!

Birilerinin elleri veya planları ile insanların sosyal, ekonomik ve toplumsal yaşamına yön verilir hale getirilen bir dünyada yaşar olduk.

Ülkeler arasındaki anlaşmalar, görüşmeler ve restleşmelerin altında mutlaka bir takım politik görüşlerin ortak noktasının arandığı süreç yaşanıyor.

Bu alandaki kritik noktalar ise siyasilerin konuştukları  sözlerin içerisinden cımbızla çekilerek çıkarılması ile incelenmesi ve yorumlanmasına gerekçe olabiliyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, emanet ettiği Demokrasi ve bağımsızlık üzerindeki yönetim biçimine karşı ne zaman farklı görüşler ve projeler üretilmeye, uygulanılmaya başlandığını düşünelim.

Hangi ülke veya ülkelerin yönlendirmeleri ile ülkemizde terör olayları başladığını, inançlar üzerinden farkındalık oluşturan siyasi grupları ve Cumhuriyet yönetimine karşı yapılan konuşma, eylem ve benzeri etkinlikleri anımsayalım.

Halkın damar noktası olan inançlar üzerinden başlatılan bölücü fikirler, siyasilerimizin de koltuk kapma adına yaymaca konuşmaları arasına yerleşti. Doğruları düşünmek yerine günü birlik yaşama adına insanlar düşüncelerine hapsedilir hale getirilmeye başlanıldı!

Hangi koşullarda olursa olsun, bir insanın, bir başka insanın canına kıyması olayını kabul edemem.

Aynı şekilde, hangi koşulda olursa olsun, bir insanın bir başka insanın düşüncesinden dolayı, kınanması, dışlanması veya öldürülmesi olayını da kabul etmiyorum.

Ülkemizde Anayasa ve Mahkemeler var. Savcılar, Hakimler görev yapıyor. Anayasa’nın gerektirdiği kanunlar kapsamında Adli makamlara çıkan şüpheli kişi yargılanır, Savcı ve Hakim’in verdiği karar neticesi ne ise onu kabullenir!

İnsanların, bir veya birkaç insan tarafından canice öldürülmesi olayı yürekleri sızlatırken, siyasilerin bu ve benzeri olaylar üzerinden çıkar elde edercesine konuşma yapmalarını doğru bulmuyorum.

Yeni Zelanda’da yaşanan katliamda 49 insanın öldürülmesi ve 40 kişinin de yaralanması olayının, Müslümanların ibadet yeri olan Camide yaşanmış olması ile birlikte tepkilerin bir anda “Müslümanlara karşı” olduğu yönünde siyasiler tarafından kullanılan sözlerle anlatılmaya çalışılır oldu.

Bu günlerde yapılan eylemin, güncellenmesi olabilir miydi!? İslam dünyasına yapılan bir saldırının zanlısı, 28 yaşında Avusturalyalı bir kişi. Aynı zamanda “Sağ görüşlü” ve ırkçı görüşleri ile biliniyor. Yapmış olduğu katliam sonunda da parmakları ile işaret yaparak adli makamlara çıkabiliyor!..

Olayın bir başka perde arkasına baktığımızda ise, bu teröristin 2016 yılında  43 gün Türkiye’de kaldığı bilgilerine ulaşıyoruz.  

17 mart2016’da Türkiye’ye giriş yapan, 3 gün İstanbul’da kalan ve 20 Martta Ülkemizden ayrılan, 13 eylül 25 ekim 2016 tarihlerinde yine İstanbul’a geliyor.

Bu katilin 43 günlük ülkemizdeki yaşantısı, neler yaptığı ve kimlerle görüştüğü önemlidir.
Yetkililer şimdi bunu araştırıyor ama sonuçta nereye ulaşabileceğini yakın sürede halkımız bilmek istiyor.

Türkiye’de tam da seçimlere kısa süre kala, bu katliam bir tesadüf olabilir mi? Yabancı ülkelerin, daha doğrusu Türkiye düşmanlarının bu işte parmağı olabilir mi? Şu anki gidişten yararlanmak isteyen emperyalist ülkelerin halkı bir noktada, yani bu kez inanç noktasında bütünleştirmeyi amaçlaması olarak yorumlanabilir!

İnsanlık ve inançlar adına bu çirkin saldırı karşısında tahriklere kapılmadan, birlikte sağlıklı düşünmek zorundayız. Saygılarımla…
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar