Muamelat, belki insanımızın günlük kullanımı içinde olan bir kelime değildir. “Eskiler bilir bunu” arapça kökenli bir kelime olmakla beraber Türkçemizde (muamele) olarak yer almıştır. Ebeveynlerin evlatlarına onlarında ebeveylerine olan mumelesi derken eşlerin bir birlerine gösterdikleri sevgi ve muhabettir muamele. Daha çok açarsak hüsnü muameledir. Akraba ve dostlarımıza arkadaşlarımıza etrafımızda mevcut olan kişilere olan samimi muhlis davranıştır muamele.
Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381)
Hadisçiler, bu rivayetin hadis teknikleri açısından sorunlu olmadığını, rivayet zincirinin (isnadının) güzel olduğunu söylemişlerdir.
Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimiz hakkında şöyle buyurmuştur: “Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem, 68/4)
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ
Ve inneke le alâ hulukın azîm
Öyle ise, güzel ahlâk yahut kötü ahlak derken neyi kastediyoruz? Bu soru ile beraber karşımıza insan ruhunun en belirgin bir özelliği olan “cüz’î irade” çıkıyor. İnsan kendi iradesini doğru yahut yanlış kullanmakla, iç âlemini dahada çok güzeleştirebiliyor. Veya büsbütün bozup mahvedebiliyor.
Dış güzelliğe özenmekte hemen hemen herkes müşterek fikirdedir. Bunun ölçüsü de insandan insana pek fazla farklılık göstermiyor. Aynanın karşısına geçildiğinde, yüzün herhangi bir yerinde bir is, bir karartı varsa bunun güzelliği bozduğunu herkes bilir. Ruh güzelliğinde, ruhu güzelleştirmede ise, bu hassasiyeti, bu görüş birliğini göremiyoruz. Niçin mi? Çünkü tercih edilen aynalar farklıdır.
“Allah cc TEVEKKÜL ederken TEFEKKÜR eden kullarını sever.” Ve bu teslimiyette olan bir mü’min, şikâyeti, itirazı, hırsı bir yana atar. Sebeplere teşebbüs ettikten sonra, artık, “elbette, mutlaka, illâ” demez; “İnşallah, nasipse, hayırlısıyla” der sabırla hayatımızı müdavim ederiz.
Rabbim kalplerimizi kararsızlıktan ve endişeden kurtarıp rıza ve teslimiyetine mazhar kılsın bizleri amin.
MEKKENİN KOMŞUSU