23 Nisan, 2024, Salı
DOLAR32.5963
EURO34.8267
ALTIN2412.0
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Derimi yüzdürmem!..

Bu sözler kurbanlık bir hayvanın direnişi ile birlikte sahibinin elinden kaçması olayını anlatmaya çalışıyor.

Her kurban bayramında, sahiplerinin elinden kaçan, sokak ve caddelerde kovalanan kurbanlıklarla ilgili haberleri tv ekranlarında izlemiş olmalısınız.

Bu hayvanların sahiplerinin elinden, bıçak altından kaçması kurban olarak kesilmeme değil, kesildikten sonraki cansız hallerini düşündükleri için olsa gerek.

Bir de bunun farklı yönü var tabiî ki, can tatlı göz göre göre kim canını bıçağın altına yatıracak!?

Canlı hayvan iken bir görünümü, heybeti ve ayrı bir güzelliği var. Kesildikten sonra önce derisi yüzülür, sonra kemikleri kesilerek etler kemikten ayrılır.

Etleri kebap yapıp zevkle yerken, bir saat önceki kurbanlık hayvanın canlı iken ayakta duruşu ve sevimli halini kimse konuşmaz. 

Hayvanın etleri yemek için kebap yapılırken yüzülen derisi ile ilgili olaya gelmek istiyorum.

Etten ayrılan deriyi bir kenara atarlar, az sonra THK görevlileri gelecektir veya bir başka STK’lardan gelecek olanlara verilecektir.

Geçmiş yıllarda kurban derilerinin THK dışındaki yerlere verilmesi adeta yasaktı.

Geçen yıllar içerisinde sivil toplum kuruluşları, cemaatler ve camiler deri toplamaya başlar oldu. Kurban derilerinin paraları ile neler yapılmadı ki bu ülkede!?

O yıllarda derilerin bir değeri vardı ve birkaç deri satıldığında bir ayakkabı veya elbise bile alınabiliyordu.

Yabancı ülkelerin kapitalistlerinin ülkemiz ekonomisini yönlendirme başladığından bu yana, ülkemizdeki dericilik sektörü de tıpkı tarımımız gibi sıkıntılar yaşamaya başladı.

Deri sanayileri zarar etmeye başlatılınca bu işyerleri birer birer kapandı. Osmaniye Organize Sanayi Bölgesi’nin ilk günlerinde  çok sayıda işçi çalıştıran ayakkabı üretimi yapan fabrikalar vardı. Deri üzerinde iş yapan işyerleri vardı.

Bugün OSB’de bunlardan hangisi üretimini sürdürüp sürdürmediğini biliyor musunuz!?

Kurbanlığı kestikten sonra koyun derisini getirip satıp harçlık yapsın diye 14 yaşındaki yiğenine veren bir dayının olayını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çocuk dayısının getirdiği deriyi alıp, dayısının elini öper ve teşekkür eder. Annesinden 1,5 Tl para alarak bakkaldan tuz alıp deriyi tuzlayıp evin damına serer. İki gün süresince deri damda güneşin altında kurumaktadır.

Bayramın son günü deriyi bir poşete koyarak çarşıya satmaya gelen çocuk, babasını da yanına alarak dericiyi arayıp bulurlar. Bu arada deri alışı ile birlikte Tır üzerine deriler yüklenmektedir.

Alıcıyı bulup kaç liraya alacağını sorduklarında; “Koyun derisi BİR, Keçi derisi ise DÖRT Lira” yanıtını alırlar. Baba-oğul Bir lirayı 10 lira olarak algılar, paranın kısaltılmış halindeki konuşma sanarlar.

Deriyi verirler ve karşılığında 1 Tl para verilir. Derici deri fiyatlarının böyle olduğunu söyler, ama çocuğun avucunun içindeki 1 lira altın gibi parlamaktadır, sevinçlidir. 

Dericiden ayrıldıklarında karşılarına bir simitçi çıkar,  çocuk simit almak ister ama tanesinin 1,5 lira olduğunu öğrenir ve alamaz.

Fırının yanından geçerken ekmek almak isterler ama 1 lira 25 kuruş olduğu için ekmek te alamazlar. Çocuk susamıştır, bakkaldan pet şişede bir su ister, karşılığında ise 1 TL öder. Çocuk, yarım litrelik suyu bir yudumda içer ve pet şişeyi yolun ortasına atar.

“Bu deri için 1,5 liralık tuz aldım, iki gün damda serdim, poşete koyup getirdim, sattım ve yarım litre su alabildim.

Bir kurban derisinin bir ekmek bile etmediği ülkemi yönetenler gerçekten bu ülkeyi yönettiklerini mi sanıyorlar baba!?” diye haykırarak sokakta koşmaya başladı…

Yaşanan bir gerçeği yazdım, her türlü tepkiye yanıt verebilirim. Saygılarımla…
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar